- Merhaba.
- Merhaba.
- Özür dilerim rahatsız ediyorum.
- Estağfurullah hanım efendi buyurun.
- Sekiz on beş treni bu mu acaba?
- İstanbul’a giden trenden mi bahsediyorsunuz?
- Evet.
- Evet hanım efendi İstanbul treni bu. Ama sanırım rötar sözkonusu.
- Teşekkür ederim
- Rica ederim. Yalnızsınız sanırım.
- Evet.
- İsterseniz şu cafede size bir çay ısmarlayabilirim.
- Doğru olur mu sizce?
- Endişelenmeyin lütfen.
- Peki.
- Buyurun
- Teşekkürler.
- Benim ismim Fuat.
- Ben de Havva.
- Memnun oldum tanıştığımıza.
- Bende.
- Buralı mısınız?
- Hayır, arkadaşımın düğünü için geldim.
- İlginç tesadüf, bende.
- Mehmet ile Aslı
- Evet. Sanırım aynı düğünün davetlileriyiz.
- Evet. Ben sizi düğünde görmüştüm zaten. Sizce tanımadığı insanlarla çay içen birine mi benziyorum?
- Estağfurullah.
- Ben Aslı’nın arkadaşıyım.
- Bende Mehmet’in. Kız tarafı ve oğlan tarafı olduk böyle.
- Evet.
- Trenle seyahat etmeyi seçmeniz yalnızca bir rastlantı mı?
- Aslında ben rastlantılara inanmam. Ama bir an önce gitmek istedim. Zira otobüs yarındı.
- Anlıyorum.
- Ya siz?
- Ben buralıyım. Küçüklüğümden beri trenle seyahat etmek ilgimi çekmiştir.
- İstanbul’da mı yaşıyorsunuz?
- Evet. Yirmi yıl oldu İstanbul’a göçeli. Bildiğiniz göçmen hikayeleri işte. Siz İstanbul’lu musunuz?
- Evet ben İstanbul doğumluyum. Babam Konya’lı ama.
- Anlıyorum.
- Siz Mehmet Bey’le çocukluk arkadaşı olmasınız o zaman?
- Evet öyle. Değerli bir arkadaşımdır.
- Aslı’da benim için öyle.
- Sizin Aslı Hanım ile tanışıklığınız?
- Biz aynı lisedeydik. Sonra aynı iş yerinde çalışmaya başladık. Sanırım Aslı evlilikten sonra işi bırakacak?
- Bilemiyorum. Bu artık evli bir çiftin kararı öyle değil mi?
- Haklısınız.
- Darısı sizin başınıza mı desem?
- Kısmet diyorum. Siz evli misiniz?
- Hayır değilim.
- Şu meşhur müzmin bekarlardan mısınız yoksa?
- Müzmin bekar derken?
- Şimdilerde filmleri bile yapıldı ya hani. Issız Adam, biliyor musunuz?
- Evet biliyorum, izlemiştim.
- Onlardan mısınız siz de?
- Bunu daha önce hiç düşünmedim. Bilemiyorum. Sanırım değilim. Kendimi hiç özleştirmedim film karakteriyle. Ben yalnızca izleyici olmayı seviyorum.
- Nasıl yani?
- Yani insanlar izledikleri filmdeki karakterlerle kendilerini özleştirmek isterler. Hatta film karakterlerine benzemeye çalışırlar. Ben bunu saçma buluyorum. Aslında kaba bir tabir olur mu bilmem ama biraz da karakterin oturmamasından kaynaklanıyor sanırım.
- Enteresan bir bakış açısı. Hiç bu açıdan düşünmemiştim.
- Sanırım trem hareket etmek üzere.
- Evet.
- Bu küçük çay davetimi reddetmediğiniz için teşekkür ederim.
- Rica ederim. Sizinle İstanbul’da da görüşmek isterim.
- Buyurun kartım. Bende görüşmek isterim. Benim vagonum 8.
- Benimki de 2.
- Tanıştığımıza memnun oldum.
- Ben de iyi yolculuklar.
- Sağolun.

Fuat ve Havva trene binerler. Tren hareket eder. Birkaç dakika sonra Fuat;

- Alooo!
- Efendim.
- Efendin yesin seni, ben oğlum Fuat.
- Fuat geldin mi İstanbul’a?
- Yok oğlum trendeyim.
- Nasıldı düğün?
- Bırak oğlum düğünü şimdi, yemişim düğününü. Bir hatunla tanıştım. Bitti oğlum hatun bana.
- Hadi len! Sen kim hatun kim?
- Sen daha inanma.
- Telefonunu aldın mı?
- Yok almadım.
- Ohoooooo!
- Hemen atlamayayım dedim oğlum, ama kartımı verdim.
- Ölme eşeğim ölme.
- Sensin eşek. Hatunun koluma taktığımda görüşürüz.
- …..
- Orda mısın? Aloo alooo hat gitti yaaa.

Trene bindikten sonra Havva;

- Alo
- Efendim?
- Efendin öpsün seni. Benim kızım Havva.
- Havva, nasılsın kız.
- İyiyim Esra.
- Döndün mü İstanbul’a?
- Yok kız trendeyim.
- Düğün nasıldı?
- Ay bir görecektin düğünü çok güzeldi. Kıskançlıktan çatladım neredeyse. Aslı’ya gelinlik bir yakıştı, bir yakıştı ki anlatamam.
- Damat nasıldı?
- Çok yakışıklıydı kız. Ama şimdi düğün aklımda değil.
- Nasıl yani?
- Birisiyle tanıştım.
- Ay ay ay. Kim bu?
- Damadın çocukluk arkadaşıymış. Biraz önce tanıştık.
- Seni şırfıntı seni! Yakışıklı mı bari?
- Sence?
- Kız nasıl olacak o orada sen burada?
- Yok kızım o da İstanbul’da, sadece düğüne gelmiş.
- Var ya kızım senin yatacak yerin yok. Eee verdin mi telefon numaranı?
- Yok kartını altım.
- Ya sen verseydin telefonunu.
- Neden?
- Kız üzerine düşülmez erkek milletinin. Yoksa seni kötü bilir.
- Doğru söylüyorsun kız.
- Ya aptal arkadaşım benim.
- Amaaan bir kartını aldım diye illaki görüşecek değiliz ya. Hem ortada fol yok, yumurta yok.
- Tabi tabi.
- Öyle tabi kızım.
- Adamın kartını bile aldığına göre yoktur eminim.
- Dalga geçme ya.
- …..
- Alooo aloo.. telefon çekmiyor yaaa…

Not: Tencere yuvarlanır kapağını bulur…
( Tencere Kapak İlişkisi başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 25.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu