Onbinlerin dönüşü,ilk bakışda bu kitap Yahya Kemal'in şiirini hatırlattı.Nasıl hatırlatmasın? şiirinden bir dize;
"Bin atlı akınlarda çoçuklar gibi şendik.
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik."
Oysa bu Onbinlerin dönüşü bir romandı. Yazarı, Samim Kocagöz'dü
Bu kitabı okuduğum yılarda Mes.lis öğrencisiydim.İsmi bana tarihi roman izlenimi vermişti.Oysa öyle değildi.1945 li yılların öğrenci hareketlerini anlatıyordu.Hayal olarak hatırladığım roman kahramanı önemli gördüğü bütün dergileri okuyordu.İkinci Dünya savaşı yıllarında politikayı doğru okumak.memleket meseleleri hakkında düşünmek adına,bütün dergi ve gazeteleri okumak gerekiyordu.Fikir bahçesi,gazete ve dergilerdi.O yıllarda
Bir tarafda Hitler'in yayılmacı Almanyası,bir taraf da Bolşevik Rusya.İki taraf arasında denge politakı izleyen Türkiye.Taraf olmak zordu.Ama ülke meselelerine kafa yorun bir üniversite gençliği vardı.
Bugün ki okuma merakımı adını bile hatırlamadığım roman kahramanına borçluyum.
Yıllar sonra bir kitap evinde bu romana rastladım.
Sadece bir adet mevcut olduğunu öğrendim.Bir tereddüt yaşadım.Tekrar okumalımıydım.Yoksa aklımda ne kaldıysa öyle mi kalmalıydı.Hayır,hayır dedim o güzelliği kaybetmemeliydim.
Onbinlerin dönüşü adlı kitabı almadan çıktım.O güzellik de kaybolmadı.
Bu kuşakdan sonra,Menderes dönemi.İki kutuplu Dünya,USA ve Rusya arasına kalmış,aklı karışık bir kuşak,ve 1960 da ilk darbe.
1970 yıllar anarşinin kol gezdiği 1971 mıhtırasının yaşandığı yıllar.Bu yılların sonuna doğru, benim kuşağımında yer aldığı, koşar adımlarla 12 eylül darbesine giden yolda,doğruları aramak bulanık suda balık avlama gibi birşeydi.12 Eylülle Olaylar nihayet buldu.Yıllar sonra öğrendik, koşar adımlarla darbe sürecini hızlandırdığımzı.
Son kuşak ;şimdiki öğrenciler daha talihsiz.Bir yol gösterici yok.Bir Meriç,Mehmet Kaplan.Erol Güngör,gibi fikir adamlarından yoksunuz.Zaten olsa da ilgi göreceklerini sanmıyorum.
Bölücü terör ve Küresel Dünya güçlerini paylaşımları arasındaki ,Kürsel güç odakları.Ve gençlik cep telofonundan mesaj okuyor.Onlara biçilen görevde bu olmalı.
Fırtına öncesi sessizlik,ne zaman kendimize geliriz?
Yoksa fikrimizi,kimliğimzi mi kaybettik.Kaybedersek bulamayız.