Hastalık insana Rabb’inin üstün gücü karşısındaki aczini hatırlatır. İnsan,
gözle görünmeyen mikroskobik bir virüsün bedeninde meydana getirdiği zayıflığa
engel olamadığında, aczini ve Allah’ın yardımına ne denli muhtaç olduğunu daha
iyi kavrar.
Sağlıklı olan, ağrısı acısı olmayan insan genellikle sağlığının
değerini tam anlamıyla bilemez. Sık hastalanmayan, dolayısıyla ağrı ya da acı
çekmeyen insan hep o şekilde sağlıklı yaşayacağını zanneder. Ancak ani bir
hastalık durumunda sağlıklı olmanın büyük bir nimet ve lütuf olduğunun bilincine
varır.
Ciddi ve zorlu bir hastalıkta insan, ölümü ve ahireti daha çok
düşünür. Tedavisi zor bir hastalığa yakalandığında ya da bir organını
yitirdiğinde insan bunu kötü bir olay olarak değerlendirebilir. Oysa bu hastalık
dert ya da musibet olarak değil, yalnızca Kendisine yönelmesi için Allah
Katından bir nimet olarak verilmiştir.
Hastalık, insanın Allah’a olan
duasını ve yakınlığını artırır. Örneğin iyileşme süresi uzadıkça insan, ölümü
daha fazla düşünmeye başlar ve gönülden Allah’a yönelerek sağlık vermesi için
dua eder.
Allah’a tam olarak teslim olmamış kişi, belki hastalığı
vesilesiyle güzel özellikler kazanabilir. Geçici ve sonlu dünya hayatındaki
sıkıntılara sabretmesi karşılığında, sonsuz yaşamında nimetlere kavuşmayı umut
edebilir.
Geleceği için yaptığı planların her zaman tasarladığı şekilde
gerçekleşmesini bekleyen bir insanın, bir hastalıkla karşılaştığı anda tüm
yaşamı alt üst olur. Çünkü yaptığı planlarda hastalık ya da kaza gibi bir olayın
yeri yoktur. Her gün binlerce kişinin başına gelebilecek bu gibi olaylarla
kendisinin de karşılaşabileceğini hiç düşünmemiştir.
Aniden ihtimal dışı
böyle bir olayla karşılaşan kişi isyankar bir tutum içine girebilir. "Neden
benim başıma bu geldi?" gibi düşüncelerle kadere imana uygun olmayan bir
davranış sergileyebilir. Kur’an ahlakından uzak yaşayan kimseler, hastalık ya da
kaza anında tevekkül edemez, yaşadıkları olaya hayır gözüyle bakamazlar.
Oysa insan birçok acizliğe sahiptir. Çabuk hastalanır, gözle görülemeyen
bir virüsün etkisiyle günlerce hasta yatabilir. Hatta grip, soğuk algınlığı gibi
sıradan hastalıklar dahi insanın vücut direncini ciddi anlamda
güçsüzleştirebilir.
Birçok insan, başına gelen hastalığın nedeni olarak
yalnızca virüsleri veya mikropları görür. Oysa hastalığa neden olan her
mikroorganizma, Allah’ın sebep olarak yarattığı varlıktır. Ve hiçbiri başıboş
değildir; Allah’ın kontrolündedir. Bir virüs tesadüfen insan bedenine girmez.
Hastalığı meydana getiren, tedaviyi yapan doktoru ve ilacı yaratan, onları
şifaya vesile eden Yüce Allah’tır.
İnsan ne yaparsa yapsın kaderinden
tek bir anı bile değiştiremez; çünkü kader bir bütün olarak yaratılır.
Hastalıklar, musibet gibi görünse de sonu hayırla bitecek geçici imtihanlardır.
Önemli olan sonsuz güç sahibi Allah’a ve O’nun yaratmış olduğu kadere teslim
olarak, zorluk ve hastalık anlarında güzel ahlak göstermektir.
Hastalık
anında dua eden, Rabb’ine tevekkül eden ve O’ndan şifa bekleyen insan,
kullandığı ilaçlar etki etse de etmese de bunda bir hayır olduğunu bilir.
Hastalığı iyileşmiyor gibi görünse de, o kişi sabrı, tevekkülü ve gösterdiği
güzel ahlak özellikleri sebebiyle Allah’ın hoşnutluğunu kazanabilir.
Allah, ilacı, hastalığın iyileşmesi için sebep olarak yaratır. Hastalığı
iyileştiren ilaç olsaydı, aynı tedavi şeklinin uygulandığı tüm hastaların
iyileşmesi gerekirdi. Bu, ilacın yalnızca bir sebep olduğunun
kanıtıdır.
Fiziksel bir rahatsızlıkla karşılaşmak, güzel ahlak göstermek
için bir imtihandır; hastalığı da, şifayı da yaratan yalnızca Allah’tır.
Kuşkusuz mümin, din ahlakını tebliğ edebilmek için Allah’tan sağlık ister,
hastalığa dua etmez. Ancak hastalandığında, ardınaki hayır ve hikmeti düşünür,
sabreder. Hastalığı şükür, ecir kazanma ve Rabb’ine yakınlaşma fırsatı olarak
görür. Allah’a olan sevgisini -hastalık dahil- O’ndan gelen her şeyden hoşnut
olarak kanıtlar. Hastalığın getirdiği eksikliği musibet olarak değil, sonsuz
ahireti için rahmet olarak görür.
Bediüzzaman, hastalıkların Allah’tan
bir hediye olduğunu söyler. “Ey hastalıktan şikâyet eden biçare adam!
Hastalık bazılara ehemmiyetli bir hazinedir, gayet kıymetli ilahi bir hediyedir.
Her hasta kendi hastalığını o çeşit hayal edebilir. Madem ecel vakti belli
değil; Cenab-ı Hak, insanı mutlak ümitsizlik ve mutlak gafletten kurtarmak için,
korku ve ümit ortasında, hem dünya ve hem ahireti muhafaza etmek noktasında
tutmak için, hikmetiyle eceli gizlemiş. Madem her vakit ölüm gelebilir; eğer
insanı gaflet içinde yakalasa, ebedî hayatına çok zarar verebilir. Hastalık
gafleti dağıtır, ahireti düşündürür, ölümü hatırlatır, öylece hazırlanır. Bazı
öyle bir kazancı olur ki; yirmi senede kazanamadığı bir mertebeyi yirmi günde
kazanıyor.
Madem hastalıkların böyle menfaati var, ondan şikayet değil
tevekkül, sabır ile, belki şükredip, ilahi rahmete itimat etmektir.”
Hastalıkların, hem dünyanın geçiciliğini hem de Allah’ın sonsuz
gücünü kavrayabilmemiz açısından birçok hikmeti olduğu gerçeğini kalben
kavrayabilmemiz ve zorluk anlarında güzel ahlak sergileyebilmemiz çok önemlidir.
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O’dur; bana yediren ve
içiren O’dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur; beni öldürecek, sonra
diriltecek olan da O’dur."(Şuara Suresi, 78-81)
(
Hastalık İlahi Hediyedir başlıklı yazı
fuatturker tarafından
12.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.