Sevgi, yalnızca Kur’anî bakış açısıyla gerçek anlamını kazanan bir duygudur. İnsanların birçoğu karşılarındaki kişiyi sevdiklerini, ona saygı duyduklarını söylerler. Ancak hayatlarına bakılacak olursa, yaşamları boyunca sadık kalacaklarını söyledikleri sevginin kısa sürede tükendiği ve bittiği görülür. Bu durum tüm sevgiler için geçerlidir. Aynı sevgisizlik arkadaşlar, eşler, akrabalar, iş arkadaşları dahil tüm ilişkilerde yaşanır.
Bunun nedeni, sevginin insan ruhunda değil, fiziksel ve maddi kavramlarda aranıyor olmasıdır. Fiziksel görünüş, maddi olanaklar, sosyal çevre, meslek, kariyer gibi kavramların etkisiyle sevgi anlamını yitirir; ortaya çıkan sahte sevgidir. Gerçek olmayan bu sevgi yalnızca çıkarlar ve maddi beklentilerden kaynak bulur. Kişiler bağlarının çok sıkı olduğunu iddia ediyor da olsalar, yaşanan sevgi sahte, sahte olduğu kadar da geçicidir. Çıkarlar bittiğinde sevgi de bitecektir.
İnsanların yaşamları süresince aradıkları, bulduklarını zannettikleri anda yitirdikleri sevgi, ancak Allah aşkı ile, Kur’an penceresinden bakıldığında yaşanabilir. Eğer kişi içinde Allah aşkını taşımıyorsa, ne kadar ararsa arasın gerçek sevgiyi asla bulamaz. Çünkü gerçek olan tek sevgi, Allah sevgisidir. İnsanın kalbinde Allah aşkı yoksa Allah aşkıyla çevresine bakamaz. Allah aşkını yaşamayınca geçici, sonlu sevgiler yaşar. Tutkuyu ve sevgiyi kaybettiğinde; yerini sıkıntılar, zorluklar, azaplar, endişeler, korkular, telaşlar gerginlikler, kuşkular alır.
İçinde Allah aşkı taşıyan insan, Allah’ın yarattıklarına, O’nun tecellilerine de sevgi duyar. Bir çocuğa, bir çiçeğe veya bir kediye yöneltilen sevgi, ancak kaynağında Allah aşkı varsa anlamlıdır. İnanan insanın diğer inananlara duyduğu sevgi de gerçekte Allah’a olan sevgidir. Ruhlarındaki güzel özellikleri nedeniyle sevilen müminlerin taşıdığı üstün özellikler de, yalnızca Allah’ın tecellileridir.
İnanan insanın taşıdığı güzel ahlak özelliklerinden en önemlisi bağışlayıcı olmaktır. Sevgi dünyanın en etkili silahıdır. Bağışlamak, o silahın emniyet mandalı gibidir. Bağışlayıcı olunduğunda o silahı kullanmak için artık hiçbir engel kalmaz.
İnanan insan, Allah’ın eşsiz yaratmasını, tüm güzelliklerin ve yarattıklarının detaylarında tanıttığı sanatını fark ettiğinde, her şeyin tek ve gerçek sahibinin O olduğunu; şefkatin ve bağışlayıcılığın O’nun ahlakında tecelli ettiğini, her şeyi ve her olayı mükemmel hikmetlerle yarattığını düşündüğünde, Allah’a sevgisi artar. Allah’ı aşkla, coşkuyla, boyun eğerek sadakatle sever. Müminin Allah’a olan aşkında bir sınır yoktur; katından rahmet olarak sunduğu nimet ve güzelliklerde de Rabb’inin bir sınırı yoktur çünkü. O’nun nimetleri genelleme yapılarak dahi sayılamaz.
Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)
Yüce Allah, insana her an Kendisini hoşnut edebilmesi için fırsatlar yaratır. Rabbimiz müminlere yaratılma amacına uygun şuurla yaşayacağı ve Kur’an’ı anlayacağı bir akıl, iman, büyük bir sevgi gücü verir. Rahman ve Rahim olan Rabb’inden kendisine sunulan bu özellikler insanın Allah aşkında derinleşmesinin bir yoludur. Allah’a derin bir sevgi duymayan kişi, Allah’ın tecellilerini göremez, yarattığı güzellikleri sevemez. Allah sevgisi, tüm sevgileri kapsar, samimi insanın ruhuna büyük haz ve mutluluk verir…