Aşkından deli divane makam yolunun, oysa istikamet ayakyolu. Ne o bunun farkında, ne bir başkası. Tutunduğu dal, budala dalı… Budadığı hal vakti yerinde olanın kârı değil! Aynada, resimde, fotoğrafta, camda, televizyonda…Her yerde her şeyde…Yokun içinde, varın ortasında..Olmazın olurunda, çıkmazın çıkarında bazen.
Her sözün tasdikleyicisi, her esprinin güleni, her kahkahanın en volümlüsü… Her adımın ilki, her tozun ilk zerresi, miskal kadar ağırlığı yok, batmana çeker kendisini… Zerre kadar önemi yok, Ağrı Dağı’na yükler halini… “Kim?”
Sıfatında meymenet yok, rüyasında aksakallı nurani dede yok. Çorbasında lezzet yok, suyunda tat yok. Sohbetinde bal yok, dostluğunda vefa yok. Aklında izan yok, kalbinde ziya yok. Ateşböceğini çakmak sanır, yıldızları lamba bilir. Karı şeker bilir, tuzu ekilir sanır.
Ahmaklığın arşında, salaklığın şahikasında, yalan dünyanın akışında kendini adam bilir. “Kim?” der ululardan ulu bir ses. Karanlık bıçak gibi yarılır, etraf sus pus kesilir. “Kim?”der tekrar azametli, celadetli ses. Kim dünya kurulalı belli olan ve kıyamete değin iyi olanın, güzel olanın, hak olanın karşısında duran; yanlışın, yalanın, hilenin, düzenin piri muganı olan… “Kim?”
Gök yırtılır, şimşekler atlarını sürer, yıldırımlar kılıç olur. Ağaçlar yarılır. Yangınlar çıkar insanlığın kalbinde. Kül olur dünya. Geriye kalan “Kim?”Ruhunu şeytana satan, çomağını kötülük kovanına sokan… Dünyayı çiftliği belleyen, insanı düşmanı eyleyen… Üstünü, üst belleyen ve kendisini üstlerin ipine mandallayıp duran mandaların mandırasında; astını, astığım astık kestiğim kestik eyleyenlerin yastığında yatanlar! Yarın sizi kim kurtaracak hakkın dergâhında?
Aslına da Hu, nesline de Hu!