İki ineği, üç keçisi onlarca tavuğu vardı zengin komşunun.Fakir komşunun ise bir keçisi iki tavuğu.Çok iyi niyetli idi zengin komşu. Haftayı geçirmez fakir komşusunu yemeğe çağırır, evde fazladan biriken yumurtaları komşuya gönderir, yoğurttan sütten komşusunu ihmal etmezdi. Fakir komşu da zengin komşu da birbirlerinden çok memnundu.Her ikisi de birbirini çok severdi.Zengin komşunun 3 tane iri yarı oğlu vardı on ile onbeş yaş arası. Fakir komşunun da 9 yaşlarında cılız çelimsiz bir oğlu. Zengin komşunun oğulları ara sıra döverdi fakir ve cılız oğlanı.Olurdu o kadar.Komşuluk hatırı idi.İdare ediliyordu işte.
Sıra kendi benliğimizi sorgulamada şimdi… Dört kardeşin en fakiri, en çelimsizi, en çirkini olmak nasıl olurdu sizce. Yada diyelim üç kardeşsiniz.İkisi ekonomik yönden aldı başını gitti. Lüks arabalar, evler… Siz hala küçük memur maaşı ile aybaşını getirme çabasındasınız. Aynı ortamlara girdikçe kendinizi nasıl hissedersiniz. Beraber girdiğiniz sınavı arkadaşınız kazandı.Siz kazanamadınız.O görevinde yükseldi, siz olduğunuz yerde saydınız.
Sizin kıstasınız ne? Kime göre zengin, kime göre fakirsiniz? Kime göre güzel kime göre çirkin? Kime göre zeki, kime göre aptal?
Bu tür durumlarda onlar adına sevinir misiniz? Gerçekten mi ?
Geçen yıl Başbakan’ın talimatı ile Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli Polis Memurlarına bir iyileştirme tasarısı gündeme geldi, öğretmenler başta, tüm diğer kadroda çalışan memurlar isyan etti.
-E bize?
-Hani bize!
-Neden bize yok?
-En az biz alıyoruz..
-Çok mağduruz çook!
Ne zaman belli bir çalışan kesime zam gündeme gelse hep aynı enstantaneler yaşanır Meğer ne kadar da mağdurmuş çalışan kesim.Ama en büyük çığlıklar diğer tarafa küçük bir iyileştirme yapıldığı zaman atılıyor.” Ona verme… Bana vermesen de olur. Ama ona verirsen bende isterim”
Çalışanın kıstası ne? Öğretmen kendini polis ile kıyaslayacak, polis kendini asker ile kıyaslayacak, maliyeci bankacı ile, bankacı meclis çalışanı ile kıyaslayacak…”Aman ona verme… Yoksa bende isterim”
Sahi kıstas ne?
Genel olarak halk (sen,ben) ne istediğini bilmeli.Kendisini
diğer çalışan emekçi kesim ile kıyaslamamalı. Aldığı maaş ile hafta sonu
ailesini alıp sinemaya gidebilmeli. Haftada bir gün ailesi ile dışarıda yemek
yiyebilmeli.Yazın tatilde geçirdiği 10 gün için aylarca sıkıntı çekmemeli.
Barınabileceği bir evi almak için yıllarca dilini dişini sıkmak zorunda
kalmamalı.
Ülkemiz ikinci çeyrekte büyüme rekoru kırdı.Dünya birincisi oldu.Bu yıl
ortalama beklenen büyüme oranı %8 civarı. Ekonomimiz mükemmel.Her şey çok iyi
gidiyor. Ülkem yıllık yüzde 8 büyüyor ise benim reel gelirim de yüzde 8
artmalı.Artı yüzde 8 enflasyon benim gelirim yüzde 16 artmalı.
Ülke zenginleşiyor ise, Her yıl belli bir oranda büyüme sağlıyor ise, Kişi
başına düşen milli gelir her yıl artıyor ise, halk bundan payını istemeli.
Sanal rakamlar sanal mutluluklar yaratır.
Çalışanın beklentisi mücadelesi bu yönde olmalı. Başkasının aldığı maaşta
değil.Tek kıstası olmalı ;
“İnsanca yaşam hakkı”