Sana vaat edeceğim cennetim yok benim
Ve vereceğim canım…
Pişmanlıklarımla tutundum hayata
Sarıldım tevekkülle utanmadan
Sokaklarını severek büyüdüm bu köhne şehrin
Sahillerinin kayalıklarını
Çürümüş yosun kokularını
Ayaklarıma vuran dalgalarını
Yalnızlığımla birlikte izledim yıldızlarını
Çünkü terk edilmiş duygularımın tek kucaklayanı
Hatırlar mısın?
Ayak izlerin ve notalı ökçelerinin sesleri vardı
Sabırla yollarını
beklediğim
Ellerim soğuktan çatlardı
Titreye
titreye seni beklerken
Teneke içlerinde yıldırım nikahları kıyardık alevlerle
Bir tekme daha vururdu hayat
Sen her gelmediğinde
İsyanını gözyaşlarından çıkarırdı gözlerim hevesle
Hatırlar mısın?
Sabah uykularını severdi saçların en çok
Kollarımın üzerinde
şaha kalkardı kırık uçları
O nefis kokunu yayardı
duvarlara
Sen kokardı genzimin ücra köşeleri
Hatta baştan başa
ben
Güneş öpücüğünü kondururdu
Yüreğime kazıdığın acıyı unutma
Hatırlar mısın?
Şimdi düş artığı
bir vakit
Ellerinde eskittiğin kırık kalbim
Sokaklarımda Azrail’in adımları
Serseri dizelerimin azlini hazırlıyor
Seni yazmaktan yoruldu diyorum
Anlamıyorsun
Ayaklarımın altından kayıyor şehir
Kelepçe olup takıldıkça aklıma karanlık
Biliyorum bu bir
veda arifesi
Kendini tüketen heveslere meyilli
Hatırlar mısın?
Demiştim
Çirkinse kalbin
ağır hastasın
Her geceden uyandığında
sabaha
Göreceksin yastığında çocuk gözyaşlarımı
Biliyor musun
İnanmıştım
Hatırlar mısın?
adem efiloğlu / ahir-i fırtına