Adım adına mıhlanmadan önceydi
Zemheri ayazı çıkmaz sokağın birinde
Az önce namlusunu terk etmiş soğuk bir kurşundan
Heceleye heceleye ölmeyi öğrendim gamzelerinde
Çığlığımı duymadı hiç kimse
Sensizliği öğreniyor hislerim bu sıralar
Yaramaz bir çocuk düşlüyor infiallerim
Kırılgan sevmelerle topaç gibi oynayan
Ve umut edercesine kavuşmayı düşleyen
Hani bırakıp gittiğin akşamları
Güneşin saçlarını okşadığı zamanları
Nefesimi hapsettiğin öpüşleri
Kulağımda çınlayan kahkahaları
Ve baygın baygın baktığım yeşil gözlerini
Gör ki gölgesine saklanıyorum bütün özlemlerimin…
Biliyor musun?
Hayatı vurmak istiyor bir yanım
Bir yanım tutunmak
Kurtulmak istiyorum boşluklardan süzülerek
Benzemek isterken gözlerinde ki tebessüme
Soruyorum hep kendime
Neden kolay vazgeçilmez hayatta hiç kimse
Şiir hayat gibidir
Acıyı yoğurur karanlıklarda
Sevmeye niyet edişleri sevdalıların
Umudu avuçlarda biriktirişleri
Ve yarım parmak dokunuşlar
Sözlüklerden düşen kelimelerin hasarı bu yüzden
Gözüne geceyi öğretiyor insan
Ellerine toprağı
Uykuyu meze yapıyor düşlerine
Ama yokluk
Hep tiz bir vurgun oluyor
Hayatsa alabora
Ama inan
Aklım yitiyor sevgili
Varlığınla yok oluyorum da
Yokluğunla var olamıyorum
adem efiloğlu / ahir - i fırtına