Cuma Yazıları
Konu: Fotoğrafların Bıraktığı İzler - II
Fotoğrafların bıraktığı izlerden bir tanesi de, ömrünün her safhasını, ülkesinin geleceğine ve var oluş mücadelesine harcayan bir adam. Cumhuriyetimizin temelleri oluştuğu yıllarda, Kıbrıs’ta 1924 dünya’ya geldi. Annesini bir buçuk yaşında kaybeden Denktaş’ı Anneannesi ve Babaannesi büyüttü. 1930 Yılında eğitim için İstanbul’a geldi. İlk ve ortaokulunu Türkiye’de okuduktan sonra, tekrar Kıbrıs’a döndü. Hukuk eğimi için İngiltere’ye gitti. 1949 Yılında savcılık yapmaya başladı. 1955 Yılında terörist EOKA’ya karşı Kıbrıs Türklerinin direniş sembolü olan Türk Mukavemet Teşkilatını kurdu…
1958 Yılında Rumlar Kıbrıs Türklerine saldırınca büyük olaylar ve protestolar yaşandı. Denktaş Adaya Türk Askeri gönderilmesini teklif eder. 1960 Yılında altı yüz elli kişilik Türk Alayı Gazi Mağosa Limanı’na ayak basmıştır. Bu birliklerin ve Ada’da neler yapılacağına dair görüşmeleri yapmak için Ankara’ya giden Denktaş, yine küçük bir sandalla Kıbrıs’a gelip, Türk direnişlerini örgütlemeye başlar. 1964 Yılında Londra Konferansında, Makaryos tarafından istenmeyen adam ilan edilir ve Kıbrıs’a girmesi yasaklanır. Gizlice Kıbrıs Barış Mücadelesinin kahramanlık öykülerine konu olan ve kendi değimiyle, mücadelenin Çanakkale’si olan Erenköy’de kurtuluş mücadelesi vermeye başladığında tutuklanır. Türkiye’nin girişimleri sonucu 1968 Yılında serbest bırakılan Denktaş, bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için çalışmalarına kaldığı yerden devam eder…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildikten sonra, ilk kurucu cumhurbaşkanı olarak siyaset sahnesinde yerine aldı. Uzun yıllar cumhurbaşkanlığı görevlerini yürüttü. Dava adamlığı, hayata bakışı, Kuzey Kıbrıs Türklerinin haklı mücadelesini, dürüstlüğü ve vatanseverliğini her şeyin önünde tuttu. Yazmış olduğu kitaplarında engin tecrübelerini tüm dünya’ya anlatarak, bağımsızlığın ne demek olduğuna her sayfasında vurgulamıştır. Dünya’ya mevcut düzendeki Türk olmanın ne kadar zor olduğunu ve Türk kalmanın ne kadar zorlaşacağını bir Kıbrıs Türkü olarak her haykırdı…
Siyaset ve politika hayatının yoğun gündeminden fırsat buldukça, çok önemli bir yanı daha olan yazarlık hayatını da ihmal etmeden sürdürdü. Yaklaşık otuz yıla sığdırdığı on beş kitabı, binlerce köşe yazısı ve makalesi olan Denktaş’ın kitaplarından bazıları; Ateşsiz Cehennem, Kur-an’dan ilhamlar, İmtihan Dünyası, Yarınlar İçin, Kıbrıs Girit olmasın, 12’ye 5 kala…
Bugünlerde bir takım çevrelerin unutturmak istediği, bir köşeye atmaya çalıştığı Denktaş’ın ülkesi için yaptıklarını anlamak için, o babacan, o sevecen gözlerine bakmamız yetecektir. Yirmi beş yaşındayken, Avrupa devletleri tarafından istenmeyen adam ilan edilmiştir. Yaşıtları o çağda, burjuvazinin getirdiği nimetlerden faydalanırken, o kuvayi milliye ruhunu ülkesine kazandırıp, milli direnişin sembolü olmuştur. Küba’nın Fidel Castros’u, Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk’ü, Hindistan’ın Gandi’si, Azerbaycan’ın Elçibey’i, Kenya’nın Jomo Kenyatta’sı neyse, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de doğal tek lideridir Denktaş…
Geçen yıllarda Ankara Barosunun bir yemeğine katılan Denktaş’ın elinde bir resim vardır. Fotoğraf; 1878 Yılında Türklerin Kıbrıs’tan çekilmesine şahitlik eden dedesiyle aynı yaşta olan Kıbrıslı yaşlı Türklerin, 1960 Yılındaki Kurmay albay Turgut Sunalp komutasındaki Türk askerlerinin bayrak törenindeki saygı duruşlarını gösteriyordur. Gazeteciler o resmi sorar, bakın sayın Denktaş ne der; “Dedem bana şöyle demişti “Ben Osmanlı’nın çekilişi gördüm. Ama bir gün gelecek göreceksiniz Osmanlı tekrar adaya gelecek. Belki ben göremem ama sen görürsün. Dedem Türk’e Osmanlı derdi. İşte bu sözleri hatırladığım için 1960 Yılında dedemin yaşayan arkadaşlarını bulup fotoğraftaki bayrak törenine getirdim. Dönüşlerini gördüler”…
Denktaş yine İstanbul’daki bir davette Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliği ve diğer konuları için şöyle sesleniyor; Avrupa Birliği adı altında bizden istenen ilk iş, Atatürk ilkelerinden vazgeçmektir. Atatürk ilkeleri Avrupa Birliği normlarına uymazmış. Neresi uymaz. Atatürk ilkelerinin hangisi sizin nerenize batıyor ki, Türk Milletinden Atatürk ilkelerinden vazgeçmesini istiyorlar. İstiklal Savaşını Alevi – Sünni, Türk – Kürt birlikte verdik. Bu toprakların insanı olarak, Atatürk’ün önderliğinde düşmana karşı, en büyük kuvvete karşı geldik. Şimdi bu ayrım niye? Kim ayırıyor bizi? Kim çıkardı PKK belasını bu milletin başına? Kimdir destekleyenler? Bunları düşünmeniz lazım. Kendi içimizdeki kardeşlerimizi Türk – Kürt diye ayırmamamız lazım. Bağrımıza basmamız lazım…
Bugünlerde çok zor hastalıklarla hayat mücadelesini sürdürmeye çalışan Denktaş’a Allah’tan en acil şifalar diler, Türklük şuuru ile vermiş olduğu bağımsızlık mücadelesinin tüm siyasilere ışık tutmasını temenni ederim.
Kıbrıs’ım
Kuşlar uçuşur hep barıştan yana
Yanı başından gemi kalkar rotası bu yana
Öğrenciler uyanır uykusundan hasretleri bir yana
Bir mektup yazarlar anasına gözleri dola, dola
Her cumbalı evin balkonunda eski bir radyo
Fondan yükselen şarkı sözleri hep acı dolu
Sözleri benden, müziği benden, dili benden
Ah çekerek geçmişe, nineler dokur Kıbrıs Lefkarası
Kahve önlerinde bekleşir Kıbrıs Gazileri
Ellerinde tütün tabakaları
Yakmak için sararlar sigaraları
Yakarlar dumanı efkar olur, sarar her bir yanı
Ömrünü bağımsızlık özlemiyle sürdüren Denktaş’ım var
Beş yüz yıldır dalgalanan Türk sancağım var
Beşparmakların zirvesinde şanlı tankım var
Türkiye’den uzak bir Türkiyem Var…