Hep uzaktan severdi.

Belki de cesareti yoktu sevmeye.

Belki de esareti yoktu kimseye…

Bir pencere arkasında, bir kapı köşesinde… Uzakta, duvarların ötesinde, sislerin arkasında. Karanlığın en dibinde dağın en ucunda uçurumun kenarında… Hep uzaktan severdi; dokunmadan, yakınmadan, ağlamadan…

 

            Yakınlığa düşmeden, ikiliğe bulaşmadan, el olmadan, yel olmadan, sel olmadan sevmektir aşk. Uzaktan uzağa yanıp sönen ışıklar nasılsa öylesine yanıp sönmektir aşk sevgilinin kalbinde… Hem var gibi hem yok gibi…

           

            Hep uzaktan âşık olurdu. Hikâyelerin ortasında, filmlerin can alıcı karesinde, deklanşörün yanında, radyoların frekansında… Hep kaçamak severdi. Gözlerini kaçırırdı ilk… Gözlerine bakamazdı sevdiğinin; erirdi bir mum gibi… Utanırdı bir gül gibi al mı al olurdu yanakları… Bir kelebek gibi uçardı göz göze geldiğinde sevgiliyle…

 

            Gözlerine başka göz değmezdi. Göz üstünde başka göz olmazdı. O sevgiliyi gören göz kutsaldı; başkası haram gibiydi. O göze başkası ikamet edemezdi işte. Gözünün nuru olurdu sevdiği, ruhunun ışığı, içinin penceresi, kalbinin nefesi… O göz mahremi olurdu başkası ikamet edemezdi.

 

            Elleri kapanırdı aniden sırf tokalaşmamak için yâr ile… Titrerdi el ele geldiğinde, sanırsınız ki düşecekti elleri bileklerinden. Elleri başka bir ele değmezdi, el üstünde başka bir el izi olmazdı. Yâr üstüne yâr olmazdı. Elleri ona değmişse kutsalı olurdu, yıkamazdı bir daha, kullanmazdı bir daha… Aşkta mübalağa vardır sevgili şaşırma!

 

            Tül perdenin arkasında bakan bir çift gözdür aşk, perde kalktı mı aşk biter. Maharet perdenin arkasında olabilmektir, uzaktan uzağa yanabilmektir. Pencereden de olsa Kerem misali sevebilmektir. Mecnun misali çöle düşebilmektir, Yusuf misali kuyuya atılabilmektir aşk. Ferhat misali dağa kazmayı vurabilmektir; çoğu gitti azı kaldı diye. Hz Mevlana ne de güzel ifade etmiş: “Uzakta deyip dert ettiğiniz nedir ki?
                             Biz yaradanı görmeden de sevmedik mi?”
                                                   

            Uzaktan sevmek ibadettir bir bakıma, kutsallaştırmaktır aşkı… Elalemin diline sakız olmamaktır. Dile düşmemektir, masumluğunu ve safiyetini idame ettirmektir aşkın. Kem gözlerden ve sözlerden ırak bir dağ suyu gibi akabilmektir gönlüne yârin. Kirlenmeden cep telefonundan msnden faceden sevebilmektir harbiden. Sanala ve yalana düşürmeden, mekanikleştirmeden kalben ve ruhen yaşayabilmektir uzaktan sevebilmektir aşk.

 

            Mektubun ucunu yakabilmektir aşk, gönlünüzün yanıklığına teşbih ederek. Nasıl yandığınızın resmidir diye o yâre gösterebilmektir aşk, ispat edebilmektir. Nasıl yandığınızın, nasıl kavrulduğunuzun ve ona nasıl susamış olduğunuzun kâğıt üzerindeki imzasıdır aşk.

 

            Gözyaşlarınızın Nuh Tufanı’ndan daha beter âlemi sele verdiğini göstermektir aşk, sevgilinin can sandalına yahut can kıyısına atabilmektir bu tufanda kendini aşk! Âlemi yele veren bir vakitte Süleyman gibi hükmedebilmektir esen yele aşk, sevgiliye o yelle buseler gönderebilme cesaretidir aşk.

            Uzaktan sevmektir sevgiliyi en büyük hüner. Bu hüneri gösterebilen var mıdır bugün acaba, yalana düşmeden, ikiliğe düşmeden… Sen ben olmadan; biz olarak. Bakmasa da yüzünüze bakabilir misiniz gizliden o abı hayat olan surete? Onun yünün güzelliğinden kana kana içebilir misiniz tek başınıza?

           

            Uzaktan sevmek yanmaktır. Yanardağ yanardağ kaynamaktır; kanardağ olmaktır. Lavları etinizi kemiğinizi yakar, yok eder. Yok olmaktır onun ateş deryasında, kül olmaktır uzaktan sevmek. Bir olmaktır ateşten sevmek, onun ateşinde bir kıvılcım olmaktır. Bir mum gibi yanmaktır, erimektir usul usul; bitmektir, yitmektir, ona doğru gitmektir.

            Uzaktan sevmek başınızı onun kollarına dayamadan soğuk ve sert taşları yastık etmek demektir. Kollarınızı boşluğa dolamak demektir. Gözlerinizi ona uzaktan bakmaya alıştırmak demektir, dudağınızı ona uzaktan buse yollamaya mahkûm etmek demektir. Sevmek bazen böyle eziyetlidir, kahır doludur, zordur işte…

            Cesaretin varsa eğer onu sevmeye başlayabilirsin.

Aklın varsa eğer onu kaybetmeye hazır olmalısın.

Etin kemiğin varsa onları ruhundan sıyırmaya başlamalısın.

 

Sevmek insan olabilmektir.

İnsanlığımızın ortaya çıkmasıdır sevmek.

Bir insan ki sevemez neye yarar?

Kuru bir taş nasılsa, ötmeyen bir kuş, meyveye durmayan bir çiçek, akmayan bir pınar, bal yapmayan bir arı nasılsa sevmeyen insan da öyledir.

 

            Sevmek insan olduğumuzun kanıtıdır.

            Başka delile ihtiyacı yoktur insanın.

( Uzaktan Sevmek başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 18.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.