Otobüslerde televizyon, radyo ya da cd’den yükselen sesler yüzünden
diğer yolcuların kendi aralarında yaptıkları konuşmalar pek duyulmazdı.
Bugünlerde ise yolcuların çoğu, koltukların arkasına yerleştirilmiş
kendilerine özel ekrandan kulaklıklarıyla tv izledikleri için otobüste
oldukça sessiz bir ortam oluşuyor.
Bir saatlik yolculuğum
sırasında tv izlemeyen yolcuların aralarında yaptıkları konuşmalara
tanık oluyorum. Elimde okumakta olduğum bir kitap da var ancak yakınımda
oturanların sohbetlerinin birçoğuna istemeden de olsa kulak misafiri
olmamak mümkün olmuyor.
Karşı koltukta oturan yaşlıca adam,
çay-kahve servisi yapan hostes genç kızdan, içeceği kahve için daha
sıcak su getirmesini istiyor. Genç kızın, "tamam getireyim ama
yanarsınız" uyarısına, "yanmayı cehenneme sakladık" diyerek kahkahayla
gülerek cevap veriyor. Yanında oturan genç bankacının bu espri çok
hoşuna gitmiş olacak ki "cehenneme sakladık" diye tekrar ediyor ve
birlikte uzun süre gülüşüyorlar.
Bir an düşündüm; cennet,
cehennem konusunda ne çok espriler yapılıyor, fıkralar anlatılıyor,
karikatürler çiziliyor. İnsan özellikle sonsuz azap mekanının kenarında
iken de bu konuda espri yapabilir ve bu fıkralara gülebilir mi?..
Arkamda
oturan bir kadın yolcu ise sürekli bir şeylerden yakınarak, yanında
oturan eşine de yolculuğu zehir ediyor. Kimi zaman oturduğu koltuktan,
kimi zaman üzerine vuran parlak güneş ışığından şikayet ediyor.
Yolda
bir saat önce bir zincirleme trafik kazası olduğu haberi geliyor.
Hostes kız kazanın detaylarını otobüsün koridorunda durup anlatıyor.
Çaprazımdaki koltuklarda oturan iki kadından birinin ağzından "Allah
korusun" cümlesi dökülüyor. Diğer kadının sözleri ise çok ilginç; "şoför
dikkatli olmazsa Allah nasıl koruyacak?" diyor. (Rabb’imi tenzih
ederim, yüceltirim.)
Otobüste ortak konu trafik kazasından, son
Japonya depremine geliyor. Arkadan birkaç genç kızın konuşmalarını
işitiyorum. İçlerinden biri internette izlediği tsunami görüntülerini
anlatıyor, ardından bir diğeri kıyametten söz ediyor. İçimden "güzel"
diyorum, insanın özellikle gençken ölümü hatırlaması güzeldir; bunca
gaflette yaşayan insan varken. Ancak içlerinden birinin söylediği,
"kıyamete gerek yok biz her türlü koparız" sözü ve yüksek sesle
gülüşmeleri o an hissettiğim heyecanı azaltıyor.
Birkaç sıra
arkada oturan iki kadının ise şehir dışına çıkma nedenlerinin, duyduğum
kadarıyla Istanbul’dan taşınan bir arkadaşlarının kabul gününe gitmek
olduğunu anlıyorum. Yol boyunca sohbet konuları nerede ne yedikleri,
nereden ne kadar alışveriş yaptıkları, tatil için nereye
gittikleri/gidecekleri, evlerine hangi yeni eşyaları aldıkları... gibi
konular oluyor. Hatta bir ara bazı arkadaşlarının kabul gününde ne
giymiş olabileceklerine dair tahminlerde bulunup oldukça eğleniyorlar.
Otobüse biner binmez başladıkları sohbeti, inerken bitiriyorlar. Ara
verdiklerini söylemek sanırım daha doğru olur.
Allah’ın
anılmadığı bir ortamda, anıldığında da espriyle ya da konu
değiştirilerek geçiştirilen ve boş konuşmalarla yitirilen bir saat. Bir
saat az bir süre gibi düşünülebilir ancak ahirette, "dünyada ne kadar kaldınız?" sorusuna verilen "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık..." (Mü’minun Suresi, 113) cevabını göz ardı etmeyelim.
Otobüs
halkından yola çıkarak toplumda, insanları duyarsızlaştıran oldukça
fazla telkin yerleşmiş olduğunu görüyoruz. Toplum kurallarının ürettiği
çarpık düşünce, bakış açısı, adet ve tavırların, hak dinle
karşılaştırınca ne denli büyük bir fark içerdiği çok açık. Günlük
yaşamda bu telkinler sonucu oluşmuş kuralların dışına pek çıkılmıyor.
Allah hatırlanmıyor, zikredilmiyor; din, ölüm, cehennem hafife alınıyor,
konuşmalar, davranışlar ve üslup, önceden belirlenmiş kurallara uygun
gerçekleşiyor. İnsanların davranışlarında Allah’ın hoşnutluğu değil,
toplumun kıstasları gözetiliyor.
Birçok insan Yüce Allah’ı,
ölümü ve yakınlığını hatırlatan yüzlerce olaya karşı duyarsız kalıyor ve
tümünün sıradan olaylar olduğunu düşünüyor. Çevrelerindeki her varlıkta
Allah’ı hatırlamak ve O’nun sonsuz gücünü görmek yerine bu kişiler,
kendilerini oyalayacak sıradan günlük işleri ve konuşmaları tercih
ediyorlar.
Gözlerimizi dünyaya açtığımız andan itibaren
karşılaştığımız her olay, duyduğumuz her söz, muhatap olduğumuz her
detay Allah tarafından yaratılıyor. Yaratılış amacımız imtihan üzerine
kurulu ve her şey, ders çıkarıp öğüt almamız için. İçtiğimiz kahveden
dilimizin yanması ya da üzerimize güneş ışığının vurarak bizi rahatsız
etmesi gibi ufak görünen detaylar da kaderimiz dahilinde. İnsanın
duyduğu ya da yaşadığı her olay, kusursuz yaratılmış imtihan ortamının
birer parçası. Büyük, orta derecede önemli ya da önemsiz gibi görünen
olaylar, kaderde hikmet ve hayırla yaratılıyor. İnsanların aksilik
olarak nitelendirdiği olaylar da hayır ve hikmet içeriyor.
Yaşadığı
olaydan etkilenen kişinin, “boşver, aldırma, kafana takma” sözleriyle
rahatlatılmaya çalışıldığına tanık olmuşsunuzdur. Oysa insan için hiçbir
şey boş değil. Allah bir görüntü izletiyorsa mutlaka bir nedeni vardır.
O halde insanın yaşadığı olayla ilgili, “Allah, yaptığım hangi
davranışın karşılığı olarak bunu benim için yarattı” ya da “bu olay
karşısında Allah benden nasıl bir davranış göstermemi istiyor?” diye
düşünmesi ve davranışlarını düzeltmesi gereği ortaya çıkıyor.
Kemikleşmiş
kurallar nedeniyle insanların çoğu, dünyaya Allah’a kulluk etmek için
geldiklerinin, tek kurtuluşun O’nun hoşnutluğu olduğunun şuurunda
olmuyor. Kaldı ki bu kurallar sadece içinde yaşadığımız döneme ve
topluma ait değil. Mantığı aynı olduğu için, her zaman diliminde ve her
toplumda benzer şekilde yaşanıyor.
Bu mantık, Kur’an’da bildirildiği gibi, "(Allah’ı) arkalarında unutuluvermiş (önemsiz) bir şey edinmiş" (Hud
Suresi, 92) olmanın bir sonucu. (Rabb’imi tenzih eder, yüceltirim)
Adeta büyülenmiş gibi bir yaşam sürmeye neden olan bu gaflet halinden
kurtulmanın yolu ise oldukça kolay. Samimi bir niyetle, bize can veren,
dünyayı bizim yaşamımız için en uygun şekilde hazırlayan, bizi
rızıklandıran, bizi yaşatan ve öldürecek olan Yüce Allah’a sarılmak.
... Allah’a sarılın, sizin Mevlanız O’dur. İşte, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)
(
Otobüs Yolculuğu başlıklı yazı
fuatturker tarafından
22.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.