İman, insanın sahip olabileceği en büyük nimet. İnsanı ümitsizliğe, üzüntü,
keder, sıkıntı, stres ve öfkeye kapılmaktan, gelecek kaygısı, korku ve
tedirginlik gibi zarar veren etkenlerden uzak tutar. İman ümittir ve
insana kâfidir.
İnsan hep ümitle yaşar, Rabbinin rahmetini umut
eder. Nasıl keser ki umudunu? Kulunu yaşatan, ona soluk aldıran,
düşünme yeteneğini veren, görmesini, işitmesini, yürümesini, koşmasını
sağlayan, sağlıklı yaşatan, güldüren, sayısız rızık bahşeden Yüce
Allah’tır. Bütün bu nimetler görmezden gelinir, nankörlük edilir mi?
İman sahibi, bir nimet kaybı sırasında bile Allah’tan umut kesmez.
Yaşadığı zorluktaki hayır ve hikmeti görmeye çalışır; gönülden teslim
olur, zorluğun ardından gelecek kolaylığı bekler.
Allah’a
teslimiyet, kesin bilgi ile iman etmenin en önemli şartıdır; İslam
teslimdir. Teslimiyet, kulluğun özünü oluşturur; kulun kalbinin, Rabbine
olan en önemli yönelişidir. Rabbini tanıdıkça ve imanda derinleştikçe
insanın teslimiyeti de artar.
Allah’ın, ahiretin, hesap
gününün, cennet ve cehennemin varlığına, aklıyla, kalbiyle samimi ve
kesin olarak kanaat getiren insan için Rabbine teslim olmak zor
değildir. Çünkü Allah, insanı fıtrat olarak Kendisine sevgi, güven ve
bağlılık duyacak özelliklerde yaratmıştır. O halde asıl zor olan,
insanın fıtratına aykırı davranması ve Yaratıcısına teslim olmamasıdır.
Hayırda ve şerde kulunun yolunu kolaylaştıran, dinde kolaylık veren
Rabbimiz, Kur’an’da kullarına teslimiyeti kazandıracak ve artıracak
ahlak özelliklerini bildir, kullarının üzerinden zorlukları alır ve
imtihanlarını kolaylaştırır.
Kâinatta her olay Allah’ın
yarattığı kadere uygun işler. İnanan insan kaderine iman eder; kendince
olumlu ya da olumsuz, yaşadığı her olay karşısında Allah’tan razı olur,
zorluklar karşısında da O’na teslim olur. Dünyevi hiçbir değer ya da
çıkara karşı tutku duymadığından, kayba da uğrasa üzüntü duymaz.
Peygamberimiz
(asm) de bu konuda şöyle buyuruyor: “Mükafatın büyüklüğü belanın
şiddetine göredir. Allah sevdiği topluluğu belaya uğratır...”
(Riyazüssalihin c.1 s.256 tercüme)
Ümmü Seleme(ra)’dan rivayetle
de “Birinizin başına bir musibet geldiği zaman, ‘Biz Allah’a aidiz ve
ona döneceğiz. Ey Allah’ım! Musibetimin ecrini senden bekliyorum, bundan
dolayı bana ecir ihsan et ve benim için onu daha hayırlısıyla
değiştir.’ desin.” (Ebu Davud, Cenâiz, 22) tavsiyesinde bulunuyor.
Peygamber(asm)’ın
Rabbine teslimiyeti her şartta hâlisâne ve zirvededir. Hicreti
sırasında sadık yol arkadaşı Hz. Ebûbekir (ra) ile birlikte mağaraya
sığındıklarında O (asm), en başta Rabbine sığınır. Bilir ki kimse yardım
etmese de Allah yardım edecektir. Endişe içindeki Hz. Ebûbekir(ra)’a;
"Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir" (Tevbe Suresi, 40)
der, teselli verir.
Böylece Allah, O’na ’huzur ve güvenlik
duygusunu’ indirir, Onu görünmeyen ordularıyla destekler, inkâr
edenlerin inkâr çağrıların alçaltır.
“Allah bize yeter, O ne güzel
vekildir!” diyerek kendisine tevekkül edenlerin güvenini, Allah asla
boşa çıkarmaz. Müminlerin başarılarındaki sır; şüphe duymadan iman
etmeleri, tereddüt etmeden güven duymaları ve hâlisâne
teslimiyetleridir.
İnanan insanı diğerlerinden ayıran, yaşadığı
zorluk zamanlarında sergilediği güzel ahlâktır; zorlu olayların
ardındaki hayrı beklemektir. Her imtihan Rabbine olan aşkını, sadakatini
ve ahdine vefasını ispat etme fırsatıdır.
Peygamber(asm),
mümini belâ karşısında rüzgârda eğilse bile yıkılıp kırılmayan yeşil
ekine, kâfiri ise sert bir rüzgâr karşısında kırılan ya da kökünden
devrilen bir ağaca benzetir. (Buhari, Tevhid, 31)
O sert
rüzgârda yıkılıp kırılmayan teslim olmuş müminler bilirler ki; Allah
sonsuz kudretiyle, her şeyin en mükemmelini ve en kusursuzunu yaratır.
Zorluklardan kurtaracak, karanlıklardan aydınlıklara çıkaracak olan
sadece O’dur. Her zorluğun ardından kolaylık verecektir.
Dünya
hayatı bizim eğitim sürecimizdir. Zorlukların imtihan için
yaratıldığını, göstereceğimiz sabır ve tevekkülün güzelliklerle
karşılık bulacağını unutmamalıyız. Mevlana’nın güzel ifadesiyle sopayla
kilime vurmaktan amaç tozunu almaktır. Allah tozumuzu alır, bizi
arındırır, neden kötü hissetmeli?
İnsanı korku, panik ve
depresyondan uzak tutacak, kalbine şifa olacak tek şey, Allah’a
sarılmaktır. O’na yakın olmak, O’na sığınmaktır. Allah’a tevekkül
etmediğinde insan gerilir, asabileşir. Sevgi sinirin ilacıdır. Allah
sevgisini tam yaşadığında, sevgi iliklerine kadar yayılır insanın,
rahatlatır. Allah’ı ve tecellilerini sevmek, depresyona karşı en şifalı
ilaçtır.
İnsanın en büyük yardımcısı Allah’tır. İnsan için,
Allah’a yakın olmak ve O’na dayanmaktan daha büyük destek yoktur. Nötr
ve kalbe hitap etmeyen yöntemlerle psikolojik destek alarak şifa
bulunmaz. Kalplere, ruhlara şifa olacak olan Allah’a teslimiyettir.
Kur’an’ı yaşamaktır, Kur’an’la yaşamaktır.
Peygamber(asm)
özellikle zorluk zamanlarında Kur’ân’ın emri olan sabrı ve Allah’a
teslimiyeti tavsiye eder. Zorlukları kolay kılan ve dünya hayatını
güzelleştiren imandır. Gerçek huzur, huzuruna döndürüleceğimiz Rabbimize
tam teslim olmaktır. İman ve teslimiyet ebedî kurtuluşa vesiledir.
(
İman Teslimiyettir, Teslimiyet Huzur! başlıklı yazı
fuatturker tarafından
7.03.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.