Yaşayanlar İçin Umut Her Zaman Vardır
Yaşayanlar için umut her zaman vardır. Umutsuzluk, ölüler içindir. [Theokritos]
Hangi
yaşlı insana sorsanız, yaşadığı yılların nasıl geçtiğini anlayamadığını
söyler. Gerçekten de hayat göz açıp kapama süresi kadar. Benim için de
aynı; yıllar hiçbir şey anlamadan geçip gitti. Gençliğimde ben de
muhtemelen birçok insan gibi, yaşlanacağımı pek düşünmedim, hep
kendimden çok uzak gördüm. Şimdi ise o çok uzak yılların ne de çabuk
gelip beni bulduğunu şaşkınlık içinde izliyorum.
"Yaşamın
süresince neler yaptın, anlat" deseniz anlatacaklarım birkaç saatte
biter sanırım. Yaşlılık yüzünden unutmuş değilim; her şeyi hatırlıyorum
ancak ne kadar az şey yapmış olduğumu görüyorum. Onca yıl, ama işte
anıların hepsi bu kadar; birkaç satır.
Şimdi ise arkama dönüp
baktığımda soruyorum; yaşamımın amacı neydi? Bugüne dek hiç sormadığım
bir soru; "bu kadar yılı neden yaşadım?"
Ailem, çocuklarım,
işim; hep bunlar için ömrümü tükettim. Sonrasında ne olacağını ise
aklıma bile getirmedim. Belki de ölümü ve sonrasını düşünmeyerek
sorumluluktan kurtulduğumu düşündüm ancak kendimi kandırdım. Ölümü
herşeyin sonu, her şeyin bitişi olarak gördüm ama bu kez de yokluk
düşüncesinden müthiş korku duydum.
Dünya çok kısa ve geçiciydi; o
yüzden her anın tadını çıkarmaya, doya doya yaşamaya çalıştım. Dünya
hayatının çekici ve geçici süslerine aldandım. Onlar karşısında acze
düştüm. Anlamsız saplantılarla aklı baliğ olmayan çocuklar gibi "oynayıp
oyalandım", onlara tutkuyla bağlandım. Hatta, "dünyada ne yaparsak kâr,
Allah’ın verdiği nimetlerin tadını çıkaralım" gibi cahilce mantıkla,
cahilce sözler bile söyledim.
Yığıp biriktirdiklerime sahip
olduğumu zannediyordum. Oysa biriktirdiklerim benim sahibim oldu, emrime
verilenlerin emrinde yaşadım; şimdi anlıyorum.
En zenginler
bile her şeyini dünyada bırakıp gidiyor. Arkasından koşturduğum her şey
yok olacak. Peki bu yok olacak şeyleri nasıl amaç edindim?
Yaşamım
süresince yaptığım iyi işleri hep, "desinler" ya da "demesinler" diye
yaptım. İnsanların gözünde bir yerlere gelebilmek, çevremden saygınlık
kazanmak için yoğun uğraş verdim.
Kimi zaman güzel işler de
yapmadım değil. Dünyada iyi bir şeyler bırakmak için de gayret ettim.
Ama şimdi anlıyorum ki, önemli olan dünyada bıraktıklarım değil, önden
gönderdiklerim. Çok açık ki değer verdiğimiz her şey gerçekte ölümle
birlikte anlamını yitirecek değersiz şeyler.
Altında yaşadığım
gaflet perdesi yüzünden dünya hayatının amacını değil, dünya hayatından
yalnızca dışta olanını görebildim. Dünyanın "ölümlü, fani, üç günlük"
olduğunu yalnızca dilimle söyledim. "Dünyaya bir kere gelinir" gibi
sözlerim ise ahirete değil, yine dünyaya yönelik mantığımın ürünüydü.
Samimiyet ve ciddiyetten uzak; kimi zaman espri konusu olan sözler. Öyle
ya, dünya ölümlüyse yapılacak planlar da dünyayı hakkını vererek
yaşamaya yönelik olmalıydı.
Oysa yapılan planların uygulanması ve
amaçların gerçekleşmesi kesin miydi? Kimi gerçekleşse bile insanın
doyumsuzluğunu artırmıyor muydu? Sahip olunanla yetinmek yerine hep daha
iyisine, daha güzeline ulaşma isteği, hep benden çaldığını ve asla
tatmin olmayacağını bile bile nefsi beslemek değil miydi? Ya sahip
olunan dünyevi şeylerin, insanın gözünün önünde eskimesi, yıpranması ve
bozulmasının verdiği acı?..
Dünyevi şeylerin ardında koşturmanın
bana hiçbir getirisi olmadığını, hayatım süresince bir kısırgöngü
içerisinde yaşadığımı görüyorum. Asla yarar sağlamayacak konularda
yıllarca çaba gösterirken, başıma gelebilecek olası felaketler için
önlem alıp, en şiddetli afet için bile sığınağımı hazırlarken, kaçıp
sığınabileceğim tek bir güvenli yer dahi bulamayacağım o günü nasıl da
göz ardı etmiş olduğumu anlıyorum.
Ölümün hiçbir şeyi kesip
bitirmediğini aksine başlangıç olduğunu artık biliyorum. Dünyanın bir
imtihan mekanı olduğunu, Allah’a kulluk amacıyla bu mekanda bulunduğumu,
başıma gelen ve şans ya da tesadüf olduğunu düşündüğüm her şeyin,
gerçekte imtihan amacıyla yaratıldığını, sınandığımı...
Yaşamın
kısa ve geçici, ölümün ise her an gelebilecek oluşu ve dünyaya bir kez
gelmek; hayatın asıl gerçekleri bunlarmış. Bugüne dek bu gerçeklerin
bilincinde olmadan yaşadım. Bugün ise geçmişimi gözden geçirip, yaşamımı
yeniden düzenliyorum. Binamın temelini göçecek yarın üzerinden alıp,
Allah’ın rızası üzerine yeniden inşa ediyorum. Bu kısacık hayat için,
sonsuzluk feda edilebilir mi?..
(
Yaşayanlar İçin Umut Her Zaman Vardır başlıklı yazı
fuatturker tarafından
13.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.