mor umutlarımda her şey salkım saçak
acım ne kadar belli oysa fotoğraf karelerinde...
uzun sessizlikleri soluyor yürek
küçük küçük düşerken kan kendinden geçip,
benden geçmemeye dirençli damar içlerinde.
hayata savaşmış gibi bakıp,
nerede, kimi vuracağımı bilememişlikten,
tek suçlu sonuçta benim işte
tümünün mağlubu her antlaşmada...
bir eksilir bir ölürüm,
gidersen git!
kal demeleri zaten sevemedim ben...
yanlış yapıyorsun
hüzün denizlerinde beni seyredip,
gün sadece bugünmüş gibi
yeniden tarihlendirirken zamanı.
ki,
kısacık Şubat'tan bugüne, Mart'a,
bak o günün çiçekleri kuruyup vazoda
çekyat altlarında, kutusunda hala pırlanta.
aklıma bile gelmiyor çıkarıp vermek,
sen acıları böyle dilimleyip
zorla yuttururken ikimize de bir mağrur başkaldırıyı,
sen,
sen diyerek..!
// bu sıralar uyku haram,
say say bitmiyor martılar...//
bir masa başında akşamlara dek kaç yüze baktığımı bilsen anlardın
oyunun kurallarının nasıl konulup,
nasıl geçilebildiğini sıvıdan katılara ama,
hala ateş üflüyorken
hep sıvı da kalmama bir parça da sebep,
sensin elbet...
// bu sıralar çokça kedim olsa da
derli toplu bir şiirim bile yok!
ben geldim demeyen ilhama küstüm...//