puslu anıları cilalıyor sesi kısılan zaman
boşluğu saran hayat sarsılıyor acıyla
harlanıyor ruhu sözün kıyamında
avucunda kızgın poyraz
hüzünleri sağaltıyor umarsızca
öykünen geceye aldırmayarak…
ısırgan soluğu taştan fışkıran ağacı sarsıyor
patikalardan sıçrayan çamurlu sarmaşık boynunda
umuda uzanan yollar çalı çırpıyla kapanmış
yalnızlık güz bahçesini sarıyor
ardındaki fiyakalı günlere acı bir gülüş fırlatarak
kentin yüzü allak bullak
alevden nehir yanaklarında
hangi suretin yamacına yerleşir kaz ayaklar
geçen yıllarla
puslu unutuşun portresini çizerken duygular
nereye sığar bu roman tefrikası
hangi kapıya yaslanır şimdi hatıralar
sesin yarasını kuşatırken ayrılık
hangi s ı f a t a sığınır vuslat!
güneşin destanını nasıl unutur bize kalanlar!
med zamanı
devasa dalgalar yutar bir sevda masalını
son çırpınışın uğultusu büyür flamingo haykırışıyla
ağzında köpüklerle kıyıya vurur poseidon
can havliyle kırar göğün kanadını ikarus
eros çığlığı karışırken lodos ıslığına...
s u s a r aşk
s u s a r tanrılar!
Aslı Aydın