Yiğit Karan heyecanlı heyecanlı seslendi bana: “Aklıma bir fikir geldi baba!” Fikir sahibi bir çocuk dedim usulca, 5 yaşında hem de…
“Ne geldi aklına söylesene bakayım Yiğit Karan!” dedim. Döndü sorgular gibi bana baktı ve hiç ummadığım bir cevapla tersledi beni, ne olduğunu anlamadan kalakaldım:
“Hayır söylemem çünkü senin aklına gelmedi.”
Aklıma gelmeyen başıma geldi. Bir kazan kaynar su boca edildi sanki başımdan aşağıya…
Ah akıl!
Ah biçare insanoğlu!
Fikir her kafaya gelmez, her kafada şık durmaz, her kafaya uymaz.
Fikrim geldi çişim geldi gibi bir şeyde değildir.
Ama o fikir en çok Yiğit Karan’a yakıştı; masumane ve safiyane bir şekilde…
Fikir olan kafa kafadan fark yaratır. Pazuların para ettiği, kasların revaçta olduğu ve itibar gördüğü bir coğrafyada fikri gelmek yahut fikir sahibi olmak biraz tuhaf kaçıyor. Bizim fikrimiz sevgili kalbe girdiği zaman gelir ve o gittiği zamanda gider. Derdimiz, işimiz, gücümüz, fikrimiz, zikrimiz o olur da ondan.
Ah sevgili bir ur gibi beynimde ikamet eden sevgili… Varlığında iyi huylu sevgili yokluğunda kötü huylu sevgili…
Hani ne diyordu bir türkümüzde:
Fikrimden geceler yatabilmirem
Bu fikri başımdan atabilmirem
Neyleyim ki sene çatabilmirem
Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ala yaman ayrılık
Uzundur hicrimden kara geceler
Bilmirem ben geldim hara geceler
Buruktur hicrimden kara geceler
Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ala yaman ayrılık
Artık öyle bir zamanda ve öyle bir dünyada yaşıyoruz ki herkes birbiriyle yarış halinde. Dolayısıyla akla gelen fikirlerin çok olması ve mutlaka hayatiyet kazanması icap eder. Fikir sahibi olan öndedir, güç sahibidir ve çağına hükmeder.
Oysa bizim derdimiz aşk üzeredir.
Sevgili ile oynaş üzeredir.
Onun bir gamzesi dahi âlemi sele vermemize yeter de artar bile.
Onun bir busesi uğruna âlemi ateşe salarız gözümüzü kırpmadan
Onun hoş bir iki lafı üzerinde âlemi yele veririz billahi.
Doğu her zaman maneviyatıyla ve soyut olanıyla hayatını idame ettirmiştir. Batı ise maddi olanı temsil etmekte ve somut olanıyla hayatını sürdürmektedir. Biri dünyanın kalbi yönünü işaret ederken yekdiğeri beyni yönünü temsil etmektedir.
Doğu’da aşk vardır; baştan ayağa kişiye hapseder.
Batı’da para vardır; baştan ayağa kişiyi kul eder.
Doğu ince iş peşinde koşarken Batı iş peşindedir.
Doğu hayal olanla avunurken Batı hayallerini gerçeğe dönüştürmektedir.
Artık fikrinde geceleri yatamayan bir toplum haline gelmemiz gerekiyor. Çağa hükmetmek istiyorsak müreffeh bir toplum istiyorsak buna mecburuz. Yoksa daha çok elin uzaylısına taş ve sopalarla saldırırız.
Adamlar uzaydan yönetmeye başlamışken dünyayı biz daha çok ağzı açık bir şekilde onların çöplerini toplamaya devam ederiz yeryüzünde.
Fikrim geldi diye projeler yürütmeli ve bu projelerinde hayata uygulanması içinde gerekli takibi yapmalıyız.
Fikrimin ince gülü…
Fikrimi getiren ay yüzlü…
Fikret bir kere… Önün ardın gözet daima…
“Fikri dakik et!” Divan şairi Nevres gibi…
Yani ince düşün…
Yani aşk üzre değil toplum için düşün.