Buhurlu camlardan dışarıyı izlerken
Aslında bir gece şarkısıdır
Gitme diyişlerimiz
Bir tür mırıldanıştır oysa
Uykusundan uyanamayan bir genç gibi
Beş dakika daha lütfen
Gidenlere bakmaktır en büyük enstrüman
Gözlerden akan damla damla yaşlar
Bam teli gibi dokunaklıdır
Hani şu gidenler var ya
Şu vefasızca, sessizce,
Bir hoşçakal demeden gidenler işte
Hıh işte onların arkasından
Dökülen bir tas su gibidir
Belki “yaş” olurda arkadan yollar
Geri gelirler diye
Oysa gidenler gitmiştir bir kere
Bir kova su döksek gerçekten gelirler mi?
Şöyle arkalarından dalgalar savursak
Acaba başka formül var mıdır?
Mesela hiç gitmemeleri için...
O kadar gözyaşı sarf edilir ya onlara
Valla acırım, dökülen o yaşlara
Bir demet gözyaşı yetmez ki onları geri getirmeye?
Bir çocuk masumiyetiyle inanıyorum işte
Bir demet gözyaşının
Arkadan dökülen su misali
Gidenleri geri getireceğine
Şimdi, sanki annem elimden
tutmuş
Ve zorla oyundan çıkarmış
Eve götürüyor.
Arkama bakıyorum
Oyunun kalan kısmına
Adımlarım eve vardıkça daha da hızlandı
Annem sürekli çekiştiriyor kolumdan
Sanki biliyormuş gibi seni çaldığımı
Gizliden sakladığımı
Biliyor sanki içimin acıyacağını
Biliyor sanki bir gidişin olduğunu
Avucumda sımsıkı tutup
Gizlice eve götürdüğüm taşlar misali
Ben de seni kalbimde
saklıyordum
Ve en önemlisi
Gökyüzünden çalmıştım seni.
Kötü bir şey yapmamıştım ki
Işıl ışıl parıldıyordun
Öyle güzel, öyle eşsiz
Ve öylesine muhteşem görünmüştün ki
Benimsin sanmıştım ve
Gökyüzünden ç'almıştım seni