“Essalatü vesselamü aleyke ya Resulallah!
 Essalatü vesselamü aleyke ya Habiballah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Seyyidel-evveline vel-âhirin.”

 

Sen gülsün biz ise bülbülüz ey âlemlerin sultanı… Sen nursun biz ise o nurun pervaneleri… Sen güzel olansın biz ise o güzelliğin ebedi ezeli âşıkları… Mevlana ifadesiyle:

            "Ben ömrüm oldukça, Kuran’ın kölesiyim.

            Muhammed Mustafa'nın ayağının tozuyum.

            Kim benden, bundan başkasını naklederse;

            Ben o sözden de, o kişiden de uzağım."

            Sana her günden daha fazla ihtiyacımız var ey gül sultanı… Kalpler körelmiş, gözler bağlanmış, insanlık ölmüş, inanç rafa kalkmış. Maddi olan manevi olanı Hazreti Musa’nın asası gibi yutmuş, kibir artmış, haksızlık moda olmuş, ölüm akıldan çıkmış.

            Ayağının tozu olmakla iftihar eden kullar azalmış.

            İnsanlar cahiliye devrinden beter bir hale gelmiş.

            Gör halimizi!

 

“Bir adı Mahmud, bir adı Ahmed’dir,
 Varlığı cümle âleme rahmettir”.
  diye yazmış Süleyman Çelebi… Bütün hastalara

tabiptir o, bütün körlere nur, kalpsiz olan şefkat ve merhamet, sapkınlığa düşene dahi el açtığında umuttur. Ona dönen kalp hakkı bulur, ona dönen göz nuru bulur, ona giden ayak cenneti bulur.

            İns u cin, hayvanat, nebatat ez cümle yaratılmış olan her şey herkes onu görmek onu tanımak ona dokunmak için can atardı. O âlemlere rahmet olandı.

Hz Muhammed, Hz Ebubekir ile hicret esnasında Sevr mağarasında iken istirahata çekilir. Hz. Ebubekir’in dizine yaslanarak uyur. Hz Ebubekir, mağarada yılan olabilir diye delikleri kumaş parçaları ile kapatır. Son kalan deliğe ise bir şey bulamadığı için ayağını sokar. Derken ayağını yılan ısırır. Acıdan dişlerini sıkar çünkü peygamberi uyandırmak istememektedir ama gözyaşlarına hâkim olamaz ve gözünden damlayan bir damla peygamberi uyandırır. Peygamber efendimiz uyanıp durumu anlayınca tükürüğünü Hz Ebubekir’in ayağına sürer ve ayağı iyileşir. Bu sırada delikteki yılan dile gelir ve "ben yıllardır bu mağarada âlemlere rahmet için gönderilen peygamberi bekliyorum. Fakat sıddık sizi görmemi engelledi." diyerek özür diler.

 

“Bülbüller öter, güller açar, şad gönül yok

Hiç böyleliğin görmemişiz faslı baharın” Şeyhülislam Yahya Efendi haykırıyor içten içe… Zikrediyoruz yaradanı her daim, fehmediyoruz Kuran’ı, sana doğru yalınayak yürüyoruz… Yollar dikenli, cam kırıkları ile dolu, çukurlar var uçurumlar… Ateşten denizleri geçiyoruz, aşılmaz dağları… Rüzgârlar sert mi sert, yağmurlar taş mı taş… Bir vaktine gelmişiz ki bu âlemin artık sensiz hiçbir şeyin tadı yok. Ahir zamana mı erdik?

 

Sen gülsün biz ise bülbülüz ey âlemlerin sultanı…

Sen nursun biz ise o nurun pervaneleri…

Sen güzel olansın biz ise o güzelliğin ebedi ezeli âşıkları…

“Essalatü vesselamü aleyke ya Resulullah!
 Essalatü vesselamü aleyke ya Habiballah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Seyyidel-evveline vel-âhirin.”

            Bir gün Peygamber Efendimizle karşılaşan Ebu Cehil “Beni Haşim soyundan senden daha çirkin yüzlü biri yok­tur.” dedi. Peygamber Efendimiz: “Söylediğin doğrudur” cevabını verdi. Biraz sonra Hz. Ebubekir geldi ve “Yüzün güneş gibi parlıyor. Senin yüzünden daha güzel ve göz kamaştırıcı bir yüz görmedim ya Resulullah.” dedi. Peygamberimiz ona da “Doğru söyledin.” karşılığını verdi. Orada bulunanlar “Ey Allah’ın peygamberi, birbirine zıt şeylerin ikisine de ‘Doğru’ dedin, bunun sebebi nedir?” diye sordular.  Peygamber Efendimiz: “Ben, Allah’ın cilaladığı bir aynayım. Bana bakan ken­dini görür.” buyurdu. Gönlümüzü cilasız bırakmasın rabbim, gönül aynamızı her daim saf ve temiz tutsun rabbim.

 

Su Kasidesi…

Fuzuli yazmış.

En güzel naat örneği…

“Suya virsün bağban gülzarı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzara su”
(Bahçıvan gül bahçesini sele

versin, boş yere zahmet çekmesin; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.) Başka söze gerek var mı?

            Su Kasidesi…

            Goethe’nin bu kasideyi dinlerken ‘sanki bu şiirde su sesi geliyor.’ dediği rivayet edilir.
O su ki Hüsn-i Talil yoluyla peygamber efendimize koşar.
            “Hak-i payine yetem der ömrlerdür muttasıl
              Başını daşdan daşa urup gezer avare su” (
Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu durmaksızın başıboş gezer.)

Başka yoruma lüzum var mı? Su bile akışını o, insanların en hayırlısını bulmaya adamışken ve bu yüzden avare avare akıp başını taştan taşa vururken halimiz nicedir?

            Sen gönlümüzün miracısın
ya Resulullah!

            Sen gönlümüzün ezeli ve ebedi sahibisin.

 

 

 

 

 

 

( Sen Gülsün başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 16.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu