Peygamberimiz (sav), eşleri arasında en çok, sonraları Hz. Aişe(ra)'nın kıskançlığı karşısında, “Cenab-ı Hakk benim kalbime onun muhabbetini vermiştir!” cevabını verdiği Hz. Hatice(ra)'yı sever. Allah Resulü 25 yıl yalnızca Hz. Hatice(ra) ile mutlu bir hayat yaşar, çok yaygın bir adet olduğu halde onun üzerine ikinci bir kadınla evlenmez. Sevgili eşinin ölümünden sonra da onu hiçbir zaman unutmaz. En ufak bir hatıra, onu sevgi ve rahmetle anmasına vesile olur.
Hz.
Hatice(ra), insanlara yakın, soğuk durmayan, ötekileştirmeyen, ayırım yapmayan,
köle vasıflı insanları kendi özel misafirleri gibi ağırlayan annemiz.
Peygamberimiz (sav)’in ilk vahiy halinde duygusal davranmayıp, onun halini
çözmeye çalışan kutlu kadın. Onun vahiy anındaki heyecanına ortak olur, aynı
zamanda onu rahatlatacak sözler söyler. Resûlullah’ın yükünü hafifletir,
hoşlanmayıp karşı çıkılacak bir şey dilinden dökülmez.
Resûlûllah
(sav)'i her görüşünde ilk kez görüyormuş gibi heyecanlanır, "Can Güneşim”
gibi güzel sözlerle karşılar. Onun hissettiklerini hisseder, onu tutkuyla
sever, şefkatle korur ve onunla aynı mekânı ve yalnızca onu yaşar. Kuşkusuz
onun güzellikleri, Peygamber Efendimiz (sav)'de de aynı incelik, fedakârlık ve
vefa ile karşılık bulur.
Bir
gün kıskançlıkla, "ölen bir kadını böylesine hatırlamanın ne mânâsı var, Allah sana
daha hayırlı zevceler verdi" diyen Hz. Aişe(ra)’ya, Resûlullah(sav)
şöyle cevap verir: "Hayır, gerçek senin dediğin gibi değildir; kimse bana inanmadığı
zaman bana inanan o idi, herkes Allah'a ortak koşarken o Müslümanlığı kabul
etmişti, benim hiçbir yardımcım yok iken o bana yardım ediyordu!"
Hatice(ra),
Resûlullah(sav)’in ayetin gelişi anındaki heyecanına ortak olur, tekbir getirdiğinde
O’nunla tekbir getirir, sevindiğinde O’nunla sevinir, üzüldüğünde O’nunla
üzülür. Ancak bir farkla ki Hatice(ra) içi coşkun bir nehir gibi akarken, huzur
veren bir dinginlikle, adeta emerek O’nun üzüntüsünü gidermeye çalışır.
Hatice’nin bu özelliğini şu sözlerle dile getirir Peygamberimiz(sav):
“Onun
gönlünde hiç kimsede olmayan bir özellik vardı. İnsanın gönlündeki hüznü bir
vakum gibi çeker alırdı” der ve
Hatice'sinin, "kendi âleminin hanımlarının efendisi" olduğunu
söyler.
"Kureyş’li
hiçbir kadın benim tattığım nimetleri tatmadı. Belki şu dünyada hiçbir kadın
benim elde ettiğim şerefe ermedi; dünyada Muhammed Mustafa (asm)’ın zevcesi
olmam şeref olarak yetip arttığı gibi ahirette de mü’minlerin annesi olmam en
büyük nimettir benim için"
der kutlu annemiz.
Hatice(ra);
"ben
inanırım, kimseler inanmasa da ben inanırım" diyen imanlı annemiz.
Azimli,
sabırlı, teslimiyetli, güçlü annemiz...
Her
işinde Allah rızasını gözeten annemiz...
Malının
mülkünün emanet olduğunun bilincinde, “ben seni tanımadan önce belki bunca
malın bir anlamı vardı, ama seni ve İslam’ı tanıdıktan sonra dünya sadece
hizmet için vardır, şimdi bu parayı ve anahtarları al ve İslam davası için
harca” diyerek servetle imtihanını başarıyla veren annemiz...
Daha
Kur'an'ı tanımadan kulluk şuuru ve kararlılığı ile Kur'an ahlakını yaşayan
kadın...
Güzel
bir ahlâk üzere olan Allah'ın Sevgilisinin, güzel bir ahlâk üzere olan
sevgilisi...
Hatice(ra);
Muhammed'in Hatice’si...
Fuat Türker