İnsanlar genelde itaat kavramını tanır ve bilir. Ve her insan aslında birine ya da bir şeye itaat eder. Eğer insan istek ve tutkularının esiri olarak yaşıyorsa nefsine, resulun sözlerine karşı içinde bir kuşku duyuyor, kendi fikirlerini ve görüşlerini beğenip, daha doğru olduğunu düşünüyorsa, kendi aklına itaat ediyor demektir. Yine kişinin, Allah’ın dışında rızasını gözettiği başka bir varlık varsa, o varlığa itaat ediyor olması söz konusudur.
Kısacası, insan ya Allah’a itaat etmektedir ya da
şeytana. Kişinin yaptığı her harekette itaat vardır; bu ya Allah’adır ya da
şeytanadır. İnsan vicdanına uyarak davranıyorsa Allah’a, nefsinin istek ve
tutkularını gözeterek davranıyorsa şeytana itaat ediyor demektir.
Allah
sadece Kendisi'ne teslim olanlardan ise, “Hayır,
kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse,
artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun
olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112) ifadesiyle
söz eder.
Aslında şeytan da her varlık gibi
Allah'ın kendisi için yarattığı kadere tâbîdir ve itaatsiz olması da onun
kaderindedir. Şeytan dünyadaki imtihan ortamının bir parçası olarak
yaratılmıştır ve - Allah'ın kendisine tanıdığı süre olan kıyamet gününe kadar- insanları
çeşitli vaadlerle saptırmaya çalışır. Şeytanın en büyük hedefi, insanları
Allah'ın yolundan çevirmek ve cehenneme sürüklemektir. Onları olmadık
kuruntularla meşgul ederek, akıllarını karıştırmaya ve sağlıklı düşünmelerini
engellemeye çalışır. Kurduğu bütün plan ve tuzaklar, sürdürdüğü faaliyetler Allah’ın
izniyledir.
Kısacası, şeytan, dünyadaki imtihan ortamında iyilerle kötülerin birbirinden
ayrılması için vesile olarak yaratılmış, insanlar ve diğer tüm canlılarla
birlikte Allah'ın belirlediği kadere teslim olmuş, O’nun kontrolünde yaşayan
bir varlıktır. Tüm varlıklar, “…göklerde
ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir. (Bakara
Suresi, 116) ayeti ve diğer bazı ayetlerle açıklandığı üzere, Allah’a boyun
eğmişlerdir.
Ancak şeytan ne yaparsa yapsın,
yalnızca inkâr edenleri saptırabilir, müminler üzerinde zorlayıcı gücü yoktur.
Allah’a samimi iman edenlerin üzerindeki tek etkisi, yaptıkları nedeniyle
imanlarının artmasına vesile olmaktır:
Andolsun,
İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle iman eden bir
grup dışında, ona uymuş oldular. Oysa onun, kendilerine karşı hiçbir
zorlayıcı-gücü yoktu; ancak Biz ahirete iman edeni, ondan kuşku içinde olandan
ayırt etmek için (ona bu imkanı verdik). Senin Rabbin, herşeyin üzerinde
gözetici-koruyucudur. (Sebe Suresi, 20-21)
Şeytanın vesveseleri kalplerinde
hastalık olanlara ve kalpleri duyarlılıktan yoksun bulunanlara Allah’ın bir
deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, gerçeğin kendisinden uzak bir
ayrılık içindedirler.
Ancak kendilerine ilim
verilenler, Kur’an’ın hiç tartışmasız Rabb’lerinden olan bir gerçek olduğunu
bilirler. Allah imtihan yaratır, zorluk verir ki onlar iman etsinler ve
kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. İmtihan gereklidir ki müminler
sadakatlerini, sevgi ve itaatlerini gösterip arınabilsinler.
“Beni en çok şaşırtan şey, bir kimsenin, Allah’ı bilip O’na isyan etmesi;
şeytanı bilip ona itaat etmesi ve dünyayı bilip ona meyletmesidir”. Hz. Ali (ra)