O gece bir başka uyudu sabah dinlenmiş ve hayat dolu olarak uyandı. Uzun zamandır kendini böyle hissetmiyordu. Sanki sırtından bütün dağlar kalkmış rahatlamış gibiydi. Ne oldu bana diye uzun süre düşündü ve ilk defa hiçbirşey için şikayet etmedi. Kahvaltısını yapıp üstünü giyinip servise doğru yola  çıktı. Yolda yürürken kendini bir garip hissetti sanki yürümüyor bulutların üstünde uçuyordu.  Yüzünde sürekli bir gülümseme vardı.

İş yerine geldiği zaman gözlerinin gayri ihtiyari Fatma’yı aradığını anladı. Sonra odasına geçip oturup işlerini düşünürken Fatma’nın günaydın diyen sesiyle irkildi. Hemen toparlanıp ayağa kalkarak günaydın dedi. Sonra oturması için yer gösterdi. Çaylarını içerken gün boyu neler yapacaklarını konuştular. Daha birlikte çalışmaya başladılar. Öğlenin nasıl olduğunu anlayamadılar. Fatma’yı yemeğe davet etti. Biraz çekingenlikle beraber Fatma da kabul etti yemek davetini.

Birlikte yemeğe çıkarken meraklı gözlerin onları süzdüğünü biliyorlardı.  Çünkü uzun zamandır kimseyle beraber böyle samimi değildi. Bir nevi hayatı akışına bırakmıştı. Arkadaşlarının arabuluculuk çalışmaları da boşa çıkmıştı. Birden bire onu böyle görünce dostları da sevinmeye başlamışlardı

Yemekte; havadan sudan, bundan önceki hayatlarında neler yaptıklarından bahsetmeye birbirlerini tanımaya başlamışlardı sanki içinden “ yeni çıkmaya başlayan çiftler gibiyiz“ diye düşünmeye başladı. Sonra da “çok erkenden hayallere kapılma yıkımı kötü olur“ diye düşünmeye başladı. Bir anda yıllar öncesine gitti. Sibel’in gidişi ondan 9,9 şiddetinde deprem etkisi yaratmıştı. O depremin yıkıntılarının arasından ayağa kalkması için Mahsun Kırmızıgül’ün “yıkılmadım ayaktayım şarkısını“ milyonlarca kere dinlemesi gerekmişti. Birden suratında garip bir gülümseme olmuştu.

Fatma da bunu fark edip sormuştu. Gülümseyerek “bazen anılar beni kolumdan tutup geçmişin karanlık sokaklarına götürür“ diye cevap vermişti.  “Her zaman mı?“ diye sordu Fatma. O da hayır anlamında kafasını sallamıştı. “Sana olur mu?“ diye sordu. Fatma’yı bu soru aniden yumruk  yemiş boksör durumuna soktu. Ahmet durumu anlayıp hemen müdahale edip “o kadar şaşırma canım sadece bir soruydu“ dedi. Fatma’nın kendisine gelmesi birkaç saniye almıştı. “Yok ondan değil. Hiç düşünmemiştim. Beni öyle çok karanlıklara çekecek kadar kuvvetli bir şey olmadı“ dedi.

Sonra yemeklerini yiyerek iş yerine doğru hareketlendiler. Kafalarının içinden neler geçiyordu neler birbirlerinin beyinlerinin içinden geçenleri okumak için deli oluyorlardı. Ama ne yazık ki böyle bir şey söz konusu değildi. İşe başlayınca ikisi de bu konuları unutup işleri bir an önce bitirmeye çalıştılar. Akşamın nasıl olduğunu anlamadılar. Servise giderlerken ikisinin de kafasının içindekiler tekrar dönmeye başlamıştı. Aslında bunun en iyi yolunun her şeyi açık açık sormak olduğunu ikisi de düşündü. Ama bunu birbirlerine açıklayamadılar.

( Aşk Zamanı-1 başlıklı yazı Mehmet Ali tarafından 4.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu