Tam bu arada Ahmet’in yıllık izin planlaması gereği izne ayrılması gerekiyordu. Gerçi yapacak bir şeyi yoktu ama bir arkadaşı yazlığın anahtarını vermişti; gitmek istersen diye. O da yiğenlerini alıp gitmeyi düşünüyordu. Günler geçtikçe Fatma iyice alışıyordu işe. Zeki kızdı ve anlatılanları hemen kavramıştı. Aslında beklenenden daha hızlı yükseliyordu. Bu yükselişte Ahmet Fatma’nın elinden uçup gittiğini fark ediyordu. Ama yapacak bir şeyi olmadığını da biliyordu. Sibel’den de böyle ayrılmamış mıydı? “Kaderimse çekerim” diyerek sonuçlarına katlanmayı düşünerek araya biraz mesafe koymaya karar verdi. Gelecekse gelirdi gidene de gitme denmezdi.

İzin kağıdını almaya giderken Fatma’nın odasından geçiyordu. Kapıyı tıklattı. İçerden “girin sesi”nin gelmesi üzerine kapıyı açıp içeri girdi. Fatma’nın karşısında yakışıklı bir oğlan oturuyordu. Samimi bir şekilde konuştuklarını hissetti. Girdiğine gireceğine pişman oldu. Sonra “İzin kağıdı almaya gidiyordum. Sana uğrayım dedim ama sen meşgulsün yirmi gün yokum. Kendine iyi bak” deyip kapıyı çekip çıktı. 

Arkasından Fatma’nın sesini duydu. “Ahmet bekle!” diye bağırıyordu. Durdu ve Fatma’nın gelmesini bekledi. “Niye öyle apar topar çıkıp gittin. Seni kardeşimle tanıştıracaktım hemen kayboldun” dedi. “O senin kardeşin miydi?” diyerek gülümsemesinden rahatladığını anladı Fatma: “Sen yanlış anladın. Sevgilim mi zannettin?” diyerek gülmeye başladı. Sonra elini uzatıp “Gel tanıştırayım seni” dedi ve Fatma’nın odasına gidip kardeşiyle tanışıp Fatma’ya veda edip izin kağıdını almaya gitti. 

Odasına dönüp izin hazırlıkları yaparken olayı düşündü kendisinde gülümseyeme başladı. Gelen geçen takılmaya başladı olacağı buydu sonunda kafayı yedi dediler. Saatine bakıp yeter artık bu kadar diyerek yerine bakacak arkadaşına telefon edip ben çıkıyorum haydi eyvallah dedi. Çıkarken kendi kendine yaşasın tatil 20 gün telefona bakmayacağım derken aklına birden Fatma geldi; acaba tatilde arar mıydı?. “Sessize alırım” diye düşündü. 

Eve geldiğinde dünya güzeli ve yakışıklısı iki yiğeni onu bekliyordu. Onlarla şakalaştıktan sonra akşam yemeği hazırlıklarına başladılar. Bir yandan da bavullar hazırlanıyordu. Tatlı bir telaş ve koşuşturma vardı. Bu arada arabanın kontrolü için bir arkadaşından ricada bulunmuştu. “Acaba yaptırdı mı?” diye arabanın anahtarının olduğu yere baktı. Anahtar ordaydı. Sonra birden bire “Sibel!” diye bağırdı. “Arabanın anahtarı ne zaman geldi?” diye sorarken baktı ki Sibel yanına gelmiş. “2 saat önce geldi dayı. Her şey tamammış rahatlıkla yola çıkabilirsiniz” dedi bir solukta. “Haydi o zaman yemeğe sonra da yatağa. Sabah erkenden yola çıkacağız” dedi.

Sabahın 5 inde herkes ayakta idi. Ahmet dışında herkesin gözlerinde uyku vardı. Ama Ahmet dimdik ayakta idi. Uzun yolda araba kullanmayı çok severdi. O canavar gibi arabasıyla yolları yutarken Ahmet’in zevkine diyecek olmazdı. Herkesi arabaya bindirip en son kendi binip emniyet kemerini takıp diğer yolcuların da taktığından emin olduktan sonra arabanın kontağını çevirdi. Araba büyük bir gürültüyle çalıştı ve yola çıkıldı. Bundan sonrası tatildi. Herkes bunun keyfini çıkarmayı düşünüyordu.
( Aşk Zamanı-3 başlıklı yazı Mehmet Ali tarafından 16.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu