Yürüyorum,
Bir gece vakti saat onda.
Yağmurlu bir akşam.
Aylardan şubat,
Yürüyorum tanjant yolunda.
Fikirlerim karmaşık, gözlerim yaşlı,
Seni arıyorum her yerde.
Yağmur bütün güzelliği ile yağıyor,
Duymuyorum bile ıslandığımı.
Öyle odaklanmışım ki sana,
Seninleyim ve seni arıyorum.
Arkandan bir ayak sesi geliyor,
Senin ayak seslerin gibi.
Omzuma dokunsun istiyorum bir eli,
O el senin elin olsun.
Koluma giresin
Ve beraber yürüyelim yağmurda.
Gür saçların savrulsun yüzüme eskisi gibi.
Ama olmuyor,
Geçiyor yanımdan yabancı birisi,
Kendime geliyorum.
Gözlerimde yaşlar birikiyor,
Ümitlerim boşa çıkıyor. Sen yoksun.
Ne kadar da özlemişim seni bir bilsen!
Yokluğuna alışmak zor
Her yerde sen varsın, senin ayak izlerin var.
Tiyatronun önündeyim.
Seninle kol kola inmiştik bu merdivenleri,
İlk ve son oldu seninle, bu merdivenler.
Dönüyorum yaşlı gözlerle meydana doğru,
Çünkü sen yoksun hiç bir yerde.
Ador'a geliyorum, oturuyorum masamıza,
Seninle oturduğumuz gibi.
İki neskafe söylüyorum,
Getiriyor garson.
Bırak, diyorum masaya,
İçiyorum hayallere dalarak.
Seni görüyorum sanki karşımda.
Bir ömür geçiyor gözümün önünden şerit gibi.
Gözlerimde yaşlar, bakıyorum sandalyene,
Yoksun.
Garson kız soruyor, “Gelmedi mi” diye,
Gelmedi diyorum ve de hiç gelmeyecek…
Süzülen yaşlarım
Seni öyle özledim ki,
Bir tanem…
Seninle tiyatroyu, sinemayı
Seninle Ayasofya’da kuymağı,
Seninle Boztepe’de semaver çayını,
Seninle olan her şeyi özledim.
Trabzon’u, Ganita’yı, Oymalı’da baharı,
Yaylada çiseli havayı.
Ve ben bir tanem, seni çok ama çok,