“Haydi!

ellerime boyanmış nazının en içre solosundayım

kayıplığının en derin kuyularında üfle sütleğen

kanamaları kavruk dilinin en muhkem yerinden”

 

Biteviye bir şehre çığlığım;

kanadı halkalanmış güvercinler

hep aynı terennümle şakıyorlar

soğuk ölüler geçen gece ayazında

 

Aklımı yitirdiğimin ertesi…

solgun bir heykele yüz sürüyorum

gazeli yeni düşmüş incir ağacı altında

ırağa soyunmuş endamların dizinde

istememekti oysa en bizim olmayanı

 

Yırtığı süzgün mabet kuşları!

kaldırımsız caddelere çarptı kanatları

evladiyelik gelinlerin tül perdelerine

oysa bilindik yazgılara mühürlendi

fikri alınmayan sabiler…

 

Kurnasına yılan süzüğü ahlar;

ihanet gözlükleri kör başlangıçlarda

yaylım ateşli sevdaların son hükmü

kırıntı zamanlarda arıyor Leyla

çöl serabında Mecnunu…

 

Hiç kırma!

kalbe hançerlenmiş gül yanıkları

ne yanına bakarsın gün telaşlarının

kıyametin derin girdaplarında

kabuğu dizginsiz yaralar biter

sütleğen kanamalarda…

 

Aşk!

dolu dizgin bir aygırın son nefesi

ateşsiz nefesleri tutmaktır aşk

çılgın başlangıçlara ilk olmak

ve zafer nidalarıyla bir gönlü

fethetmektir…

 

Şimdi!

ihramsız badirelerin dudağında

yürek sarmak zamanı üstelik

kaçıncı yalan deyip aldanmadan

 

“Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar…”

 

 

 

( Kabuğu Dizginsiz Yaralar Sütleğen Kanamalarda başlıklı yazı prens tarafından 16.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.