İnsan sadece tek bir an kendi yaratılışını düşünse, nasıl mucizevi bir şekilde ve mükemmel bir tasarımla yaratıldığının farkına varacak ve buna karşılık Rabb’ine olan bağlılığını göstermek için durmaksızın bir çaba harcaması gerektiğinin bilincine erişecektir. Tuz tanesi büyüklüğünde tek bir hücre olarak yaşamına başlayan insan, ardından bu hücrenin milyarlarca kez çoğalması sonucu, mükemmel bir insan haline gelir:

İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? (Meryem Suresi,67)

Ancak en önemlisi, insanın ‘hiçbir şey değilken’, bir ruh kazanmış olmasıdır. Bir damla su önce embriyoya, sonra ‘bir çiğnemlik et parçası’na, ardından bir bebek, sonunda da muhteşem sistemlerle tasarlanmış bir bedene sahip, düşünebilen, konuşabilen, akledebilen bir varlık haline dönüşmüştür. Kısacası, Allah insanı yoktan inşa etmiş, ve ona Kendi Ruhundan üflemiştir. Fakat insanların çoğu bu üstün yaratılış üzerinde düşünmez ve Allah’tan uzak, gaflet içinde yaşar. Aldanır, yanılır.

Ey insan, ’üstün kerem sahibi’ olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, ’sana bir düzen içinde biçim verdi’ ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti. (İnfitar Suresi, 6-8)

Örneğin bir otomobil düşünelim. Çalışabilmesi için gerekli olan yakıtı, yağı, suyu, havası, ayrı ayrı yerlerden otomobile konmaktadır. Ancak insanda öylesine mükemmel bir mekanizma vardır ki, tek yerden alınan besinler, vücutta moleküler düzeyde ayrıştırılmakta ve muhteşem komplekslikte sistemler vasıtasıyla gerekli yerlere iletilmektedir. Bu bilinçli yönlendirme ve plan Yüce Allah’ın üstün ve kusursuz yaratmasıdır:

"…Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir." (Müminun Suresi,14)

İşte kendi mucizevi yaratılışlarını unutarak, Allah’a karşı çarpık örnekler getirmeye ve Allah’ı inkar etmeye kalkan kimselerin hayatları yanılgı içinde sürer.


Rabb’ine nankörlük etmek istemeyen kişi, kendisini günlük yaşamın akışına kaptırmaz, her an Allah’a karşı sorumluluğunun bilincindedir. Bu sorumluluğu derin düşünmek, kişinin, dünyanın göz açıp kapama kadar kısa süreli bir konaklama yeri olduğunu ve ahirette Yüce Rabbimiz’in karşısında, dünyada yaptığı her şeyden sorgulanacağını asla unutmamasına vesile olur. Allah Kur’an’da bu konunun unutulmaması yönünde uyarıda bulunur:


Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse ona kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün)…(Al-i İmran Suresi, 30)


İnsan masasının üzerinde duran basit bir atacın bile bir amaçla yapılmış olduğunu düşünürse, evrende ruha sahip olan tek varlık olan insanın da asla başıboş ve amaçsız olamayacağını anlayabilir. Ve yalnızca düşünen insanlar Allah’ın gücünü gereği gibi kavrayabilir. Kur’an ayetindeki gibi; ancak düşünürse…


*Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)


İnsan düşünerek Allah’ın yüceliğini, büyüklüğünü kavrar, derin düşündüğünde sevgisi ve korkusu artar. Bütün bunlar, Allah’ın sınırlarını korumada ve hoşnutluğunu kazanmada onun yardımcısı olacaktır:


Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıkladık. (En’am Suresi, 126)
( Düşünmeyi Unutmak başlıklı yazı fuatturker tarafından 23.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu