İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya tek layık varlık olan Allah bizden Kendisini sevmemizi ve Kendisinden korkmamızı ister. Eğer insan, Allah’ı derin bir sevgiyle sevmiyor ve O’ndan korkmuyorsa Allah, onun kalbindeki sevgi nurunu ve sevgi gücünü alır. Kişi ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne yaparsa yapsın, ne gerçek anlamda sevebilir ne de sevilebilir.


İnanan insan ise Allah korkusu ve Allah sevgisini içinde taşıdığı ve çevresine Allah aşkıyla baktığı için, her yerde Allah’ın tecellisini görür. O nedenle derin sevgiyi çok şiddetli yaşar. Baktığı her şeyde Allah’ın yarattığı güzelliği ve Allah’ın nurunu görür. Onda Allah’ın tecellisini görmekten derin bir haz alır, bir hoşnutluk duyar. İnsanlar Allah’ın tecellisi oranında sevilir. Allah’ın tecellisine en çok tanık olunan kişi en çok sevilir. Kişiye bu sevgiyi veren de Rabb’imizdir. Eğer insan Allah’ın rızasıyla yaklaşmıyorsa kalbinde gerçek sevgi de olmaz.

İnanan insanlar en çok Allah’ı severler. Allah’ın her şeyi bir hayır ve güzellikle yarattığının, her olayın-hatta musibetlerin- bir hikmetle geliştiğinin, kaderlerinde olanı yaşadıklarının bilincinde hareket ederler. Rabb’imizin verdiği tüm nimetlere şükür içindedirler ve yalnızca O’na tevekkül ederler. “…İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür…”(Bakara Suresi, 165)

Onlar etraflarındaki tüm varlıkları, Allah’ın tecellileri ve eşsiz sanatıyla yarattığı güzellikler olduğu için severler. Sevdiklerine karşı sabırlı, anlayışlı ve şefkatlidirler. Karşılarındaki insanın acizlikleri, şefkat duygularını artırır. Dünyadaki tüm güzelliklerin birçok eksiklikle birlikte yaratılmış olduğunu, gerçek ve kusursuz güzelliklerin ise ahirette olacağını bilirler.


Gerçek sevgide, sevilen insanın nefsi ön plandadır. Onlar “…Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler…”(Haşr Suresi, 9) Sevdikleri insanın rahatı için ellerinden gelen her türlü çabayı gösterir, onun isteklerini, kendi isteklerine tercih eder.


İnsan dünyada her an sevdikleriyle bir arada da olsa, her şey istediği gibi de olsa, tümünün sonu gelecek, ölüm tadılacaktır. Samimi insanlar dostluğun, arkadaşlığın, yakınlığın tam anlamıyla sonsuz ahirette yaşanacağının bilincindedirler. Bu nedenle, eğitim mekanı olan dünyada en güzel ahlakı, en derin sevgiyi yaşamaya çalışır, ahlaklarını güzelleştirmeye, anlayışlarını derinleştirmeye, dolayısıyla cennet ehlinin özelliklerine dünyadayken sahip olmaya çalışırlar. Beklentileri ve istekleri dünyevi değil, sonsuz ahirete yöneliktir.


İnananlar, iman etmeyen insanların yaşadıkları endişeden, korkudan, güvensizlikten uzaktırlar. Çünkü isteklerini insanların değil, Allah’ın yerine getireceğini bilerek, yalnızca O’na yönelip dönerler. Allah’ın sevdiği gibi bir yaşam sürdüklerinde, kendilerine en güzel karşılığı vereceğini umut ederler. Allah’ın nimetlerinden biri olan sevgiyi bu şuur ve bilinçle, derin ve güzel yaşarlar.

Allah Katından değerli bir nimet olarak verilen sevgiyi gerçek anlamda yaşayabilmek için, öncelikle Allah’ın beğendiği üstün ahlak özelliklerine sahip olmak için dua edelim, için için yalvararak edelim... Samimi ettiğimiz çağrıya Allah karşılık verecek, dilediğimiz görüntüyü yaratacaktır…


“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.” (Meryem Suresi, 96)
( Sevgiyi Gerçek Anlamda Yaşamak başlıklı yazı fuatturker tarafından 25.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu