Yorgunum
savaşta düşen kaleler misali
yorgun hem de çok
ölü bir şehir gizleniyor içimin kovuklarına
dökülüyor üzerime caddelerin paslı yüzü
bir yabancılık çöküyor odamın duvarlarına
her dokunduğum şey sen gibi dokunuyor ellerime
kaçırıyorum kendimi seni hatırlatan her şeyden
batıyor yatağım
yabancılaşıyorum yastığıma sinmiş kokuna
kirpiğim kirpiğime yabancı
İsyankarım işte ayıplamasın hiç kimse
isyankar
bu sahil
bu liman
bu şehir boğuyor beni
tanımadığım bir ses
fısıldıyor kulağıma her gece
çek git bu şehirden git diye haykırıp
küfürler bırakıyor yüzüme
gitmeliyim belki gitmeliyim
peki ya söyle seni nasıl bırakabilirim
yabancılaştı dilimdeki adın
bakamıyorum aynalara
şarabın en deli kırmızısı, oturmuş gözlerime
ayın denize vuran ayak sesleri
deliriyor beynim
seni harlıyor alevi kaçık bakışlarım
besmelesiz bir ismi var dilimde
Hadi durma şimdi
sigaranın ucunda telle beni boşluğa
bir nefes çek derin derin
benim de yerime
tut dumanını dudak aralarında
nemlensin gözlerin gri halkalarda
önce çok özle yokluğumda
sonra titre yoksunluğumda
yabancısı olsa da dudaklarım teninin dokusuna
aç bir göçebe açlığındayım
Sen
olmazsa olmazım
sen hay/beden günahım
sigaramda demlenen öpüş
sen ruhumda çektiğim azabın şeytanı
hadi bir kadeh doldur
kaldır varsa kendi şerefine
demedim ama
şimdi efkarın/dayım g/ecenin
yak bir sigarada benim için
çek kurumuş kurumunu ciğerlerime
çek bir nefes daha çek
hadi tazele boşalan kadehini
dudaklarımdaki çığlığı tazele
sallasın düşlerimi yavaş yavaş anason
senle içimi tütsüler gibi
kulak ver şimdi söyleyeceklerime
duymak istediğin her söz
savruluyor odamın duvarlarına
Dinle
dudaklarında kaybolur gibi anlatıyorum sana
tütüyorum
duman oldum
kurban canına, yoluna can koyduğum
can fedadır canına
bağrımdasın...
içimdesin
nefesimdesin
gitmek zamanı değil şimdi
kal içimin izbelerinde
kal ne olur
hiç gitmemek üzere
kal öylece
yeter verdiğin c/eza yeter