Özel Bakımevleri dünya ile bağlarını koparmış çaresiz insanların son tebligatı gözledikleri bekleme salonlarıdır . Mühendisi en son ziyaret ettiğimde yatağının içinde adeta iskelet haline gelmiş vücudu , değişmemiş bir çift göz ve gülümseyen yüzüyle pek sevinmişti.

Yatağının başucunda iki saatte bir hangi yöne çevrileceğine dair bir çizelge vardı . On üç yıldan beri  konuşma güçlüğü, beslenme güçlüğü ve yaşama güçlüğü çeken kanser hastası  kardeşime bakarken koca bir ömür, film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti . Elli yıl önce emekli, dar gelirli bir babanın üstün zekalı oğlu Devlet yurt dışı sınavlarını kazanmış Karabük Demir ve Çelik İşletmeleri adına İzabe (metalurji) mühendisliği öğrenimi yapmak üzere Amerika Birleşik Devletlerinde tahsil yapmaya hak kazanmıştı. New-York ,Kansas, Michigan Üniversiteleri bitirilmiş ama öğrencilik yıllarında devletin verdiği  ayda 140 dolar harçlıkla geçinemeyince  bulaşıkçılık yaparak ,otomobil fabrikalarında işçilik yapmıştı. Bu koca koca diplomaları almıştı almasına ama sonunda ruhi bunalımlar içinde bindiği Pan American uçağının merdivenlerinden inen genç mühendis,  Yeşilköy hava alanının tel örgüleri altından yurduna dönmüştü.

Olaylar ,hastaneler, raporlar… Teşhis “ Paranoya ve Şizofreni”  Ve bu arada  evladının acısına dayanamayarak hastalanan babamızı da kaybetmiştik.

Ailece onun hastalığını kabullenmekte zorluk çekerken bir de sağlık nedenleriyle çalışamadığı için yükümlülüğü olan Karabük Demir ve Çelik İşletmelerinin tazminat davasıyla karşılaşmıştık. Maaşı 1200 lira  olan yeni evli genç bir subay kefil ağabeyden, devlet 225 bin lira tazminat talep ediyordu. Hem kardeşimin hastalığına hayıflanıyor,hem kendi adıma kaygılanıyordum .

Sözleşmedeki “ elde olmayan sıhhi nedenlerle “ maddesine sığınarak ve Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden alınan raporlarla birkaç yıl süren hukuk mücadelesinden galip çıkmış , böylece devletin pençesinden yakamızı kurtarabilmiş fakat bu ruhsal hastalığın sıkıntılarından kardeşimizi kurtaramamıştık. Ne bir işe girip çalışabildi üstün zekasıyla , ne de evlenebildi.  Birbirine karışan saç ve sakal,devamlı içilen sigara,süt ve kola ile koca bir ömür  ziyan olmuştu.

Sonra o korkunç hastalık “prostat kanseri” kardeşimizi özel bakımevlerinin paralı tutsağı haline getirdi .

Karyolanın yanında oturmuş bunları düşünürken kardeşimin kıpırdayan dudaklarından söylediklerini anlayabilmek için kulağımı yaklaştırdım ; “ Abi ,sen bizim babamızsın ! Allah bizim sahibimiz …Hep Allah’ı düşünüyorum .” diyordu.

On üç yıla yaklaşan bir yatak mahkumiyeti ama hiç şikayet yok .. Şikayet etmemek ne büyük erdem . Yaratanını tanımak ve Yüce Allah’ın  “sahibimiz” olduğunun idrakine varmak ne büyük bir yücelik  .

Bir sabah kız kardeşimin telefonuyla mühendisin vefatını öğrendiğimde beni duygulandıran o güzel cümlesi beynimde yankılandı “Allah bizim sahibimiz “

 

“İnna lillah ve inna ileyi raciun “ “Allah’a aidiz ve O’na dönücüleriz “

 

Cenazeye yetişebilmek için 11 saatlik aktarmalı ve yorucu bir yolculuktan sonra gece yarısı indiğim yabancı  bir şehirdeki Orduevinin kapısına geldiğimde, nöbetçiye uzattığım kimlik kartının manyetik sorgulamasında “Kartınız geçersiz “ cevabını alınca üzüntüm daha da arttı. 26 yıl hizmet ettiğim bir ocağın sosyal tesisine giriş hakkım yoktu. Gelen nöbetçi subayı  “kardeşimin cenazesi için uzun bir yoldan geldiğimi ve bir gecelik misafirlik dileğimi öğrenirken “Allah razı olsun” duasıyla mesajımı almış ve “geçersiz kart”ıma rağmen bana yer ayırttırmıştı.

 

“Ben bu geçersiz karta hangi suçtan ötürü maruz kaldım” diye düşündüm . 15 yıl önce yaşadığım şehrin orduevinden bir tek saç tıraşı için yararlanırken beni seven birinin  “ Komutanım ! Orduevine giremeyeceklerin listesinde senin de adın var “ uyarısı üzerine bir daha da orduevlerine adımımı atmaz olmuştum .

28 Şubat 1997 sürecinde Ordu içinde alevi cuntalaşma güçlenirken,Sincan’da tanklar yürütülürken  ,Paşalar kelle alıp kelle satarken , süngüye oturtulup gezdirilecek Bakan aranırken , hanımı örtülü namaz kılan inançlı binlerce subay üç imzayla kapının önüne konurken ,on binlerce dindar insan kebapçısına kadar fişlenirken , hükümetler devrilip, ocaklar söndürülürken , “yeşil sermaye””irtica” yaygaralarıyla memleket inlerken, baskı ve zulüm kol gezerken  sen de imalat hatası bir subay ,muhafazakar bir gazeteci ve ders konularının arasında ince mesajlar veren art niyetli bir Milli Güvenlik Bilgisi öğretmeni olarak  fişlenmişsin çok mu be Ahmet Müfit Bey ?

 

13 yıl yatağa bağlı olarak yaşamını sürdüren , “Allah bizim sahibimiz” diyen ve hiç şikayet etmeyen kardeşim, son nefesini “Allah” diyerek verirken benim kartımın geçersizliği çok mu önemli ?

 

Önemli olan nedir bu dünyada ? Kula kul olmamak ve gerçek sahibini tanıyıp itaat etmek ..Cennete giriş kartları böyle yaşayanlara veriliyor.

 

Bu geçici dünyada “kartınız geçersizdir” dendiğinde biraz kırgın olarak daha konforlu bir otele yerleşme şansımız var .

 Ama cennet kapılarında geçersiz giriş kartlarıyla ağlayanlar acaba ne olacak?

( “Kartınız Geçersizdir Komutanım “ başlıklı yazı A.Müfit KUTLU tarafından 9.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu