İlk kitabını 1997 yılında çıkaran Niğdeli şair Fikret Dikmen ile çocukluğundan gençlik yıllarında sobada şiirlerinin bir bölümünü bir kızgınlık sonucu yakmasına, emekli oluşundan ilk kitabını çıkarışına, şiirlerinin bestelenip kasetlere okunmasından sonra sanat camiasının içinde yer almasına kadar birçok konuda konuştuk. İşte, Şair Fikret Dikmen’le yaptığımız o röportajımız.
Mehmet ŞAHİNCİLEROĞLU – Öncelikle merhabalar efendim!
Fikret DİKMEN – Merhabalar! Hoş geldiniz?
M.Ş. – Hoş bulduk! Fikret Dikmen kimdir? Bize kendinizi anlatır mısınız?
F.D. - 1952 yılının Niğde’nin Bor ilçesinin Gökbez Köyü’nde doğdum. Daha doğrusu Gökbez demeyelim de, Gökbezli olduğum için Gökbez diyoruz. Fakat, annem benim köye yakın bir köye Havuzlu Köyü’ne düğüne gitmiş. O düğünde doğmuşum daha doğrusu. Doğumum bu şekilde. Âşık Veysel’in doğumuyla biraz ilgili yani kesişir o bakımdan. İlkokul mezunuyum. Gençlik yıllarımda çobanlık, çiftçilik yaptım. 18 yaşında köyümden ayrıldım. Ankara’da 2 yıla yakın bir zaman çeşitli işlerde çalıştıktan sonra askere gittim. Askerlik dönüşü bir 7 yıl Ankara’da ve İstanbul’da çeşitli işlerde çalıştım. Ve 1979 yılında Niğde’ye döndüm. Niğde Tarım İl Müdürlüğü’nde işçi olarak göreve başladım. 1997 yılında kendi isteğimle Tarım İl Müdürlüğü’nden emekli oldum. Emekli olduktan sonra da yazdığım şiirleri bir kitapta toplamayı düşündüm.
M.Ş. - Gençliğinizden ilk şiir kitabınız 1997’de çıkıncaya kadar ki dönemde yazdığınız şiirler var mıydı? Varsa şiirleriniz, ilerleyen zamanlarda yayımlamayı düşünüyor musunuz?
F.D. - Evet, gençlik yıllarımda yazdığım şiirler elbette vardı. Ama şimdi biraz basit geliyor o şiirler bana. Mutlaka her şairin bir çıraklık-ustalık dönemleri olur. Tabi benim de öyle. O şiirlerimin bir kısmını ben bir dosta verdim defter olarak. O gelmedi. Onun dışında bir 250 civarında şiirimi de bir kızgınlık sonucu sobada yaktım. Onun dışında yazdıklarım hâlâ duruyor. Herhâlde 300-350 civarında var onlarda. Özellikle son dönemdeki yazdığım şiirleri kitap hâline getirmeyi düşündüm.
M.Ş. - İlk kitabınızı nasıl çıkarmaya karar verdiniz? Kitabı çıkarırken ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Kitap ilk olmasına rağmen gereken ilgiyi gördü mü?
F.D. - İlk kitabım amatörce bir kitaptı. Niğde şartlarında Niğde’de bir matbaada bastırdım. Tabi mutlaka bir heyecanla başladık. “Acaba nasıl olacak? Nasıl ilgi görecek? Kitap çıkınca beni böyle tanıyacaklar mı?” falan diye düşündüm. Mutlaka her şairin, ozanın böyle bir rüyâsı, düşü olur. Ve bu kitabı birkaç dönemden sonra festivâllerde, konserlerde tanıştığım şairlere, ozanlara, bestecilere göndermeye başladım. Nurettin Rençber buraya(Niğde’ye) bir konsere gelmişti. O, “elmacı güzel” diye bir şiirim vardı. Onu besteledi, kasetine okudu. O da çok sevildi. Onun dışında bana daha da bir heyecan geldi. Bu heyecanı daha ilerlere taşımayı düşündüm. İşte böyle 1, 2, 3, 4, 5 derken şimdiye kadar 8 tane kitabı yayınlamış durumdayım.
M.Ş. - İkinci kitabınız türkü tadında, türkü sıcaklığında yazılmış bir kitap. Neden ikinci kitabınızı bu tarzda yazmayı düşündünüz? Bu kitaptan da bestelenen şiirler oldu mu?
F.D. - O kitapta şöyle meydana geldi. Ben, türküleri anlatan şiirler yazdım. Bu şiirleri TRT’de rahmetli Özay Gönlüm’ün bir programında okuması beni teşvik etti. Ben tekrar Ankara’ya gittiğimde rahmetli Özay Gönlüm ile tanışma şansım oldu radyoda. Dedim, “O sizin okuduğunuz “bizim türküler” şiirinin yazarı benim, Fikret Dikmen’in ben” deyince, o kendi Denizli Ege şivesiyle “Gel len, gel!” dedi. “Sen, çok güzel türkü şiirleri yazıyorsun. Türküleri anlatmaya devam et Niğdeli!” dedi. Onun üzerine gerçekten bana daha bir şevk geldi. “Sulara Türkü Yazdım” adlı kitabımda 30’un üzerinde türküleri anlatan şiirler yazdım. Bu şiirlerim de yine çok dönemler TRT’nin radyolarında, televizyonlarında, özel kanallarda sık sık yayınlanıyordu. Hâlâ da yayınlanmaktadır.
M.Ş. – “Sulara Türkü Yazdım”ın hayatınızdaki yeri nedir?
F.D. - Bu kitabım beni çok iyi bir yere taşıdı. Fikret Dikmen adı bu kitabım sayesinde geniş kitlelere ulaşmaya başladı. Hayatımın zirvesini yaptığım kitabım olması bakımından “Sulara Türkü Yazdım”ın ayrı bir yeri var ben de. Bu kitabımdan 4 tane beste çıktı. Yusuf Gül bestelemişti o kitaptan 2 tanesini. Hatta 3 tanesini. “Azrail’den Ferman Çıkar”, “Kaşın Nakış Kirpik Oya” ve “Yanağın Terlemiş” şiirlerimi. Ve hâlâ da o şiirlerim gündemdeler. Böyle dostlar, şiirlerin farkına vardıkça bestelemeye devam ediyorlar.
M.Ş. - Sırasıyla hangi kitapları yayınladınız?
F.D. - İlk önce 1997 yılında “Duygudan Gönüllere”yi, ardından “Sulara Türkü Yazdım”ı sonra “Pervane Misâli” geldi. “Yüreğim Bir Anadolu”yu, “Güneşi Harman Yaptım” takip etti. Onu “Türküler Toprak Kokar” kitabım izledi. “Umuda Giden Yolcu”, sağ olsun, şu anda Erzurum Valimiz Sabahattin Öztürk beyin teşvikleriyle basıldı. Onun dışında 2011’in Mart’ında “Nar-ı Sevda” isimli 8. ve son kitabım yayınlandı. “Nar-ı Sevda” adlı kitabım diğer kitaplarıma göre, içerik bakımından, sayfa düzeni açısından profesyonelce hazırlanmış bir kitaptır. Ankara’da Ak Çağ Yayınları’nda çıkardım. Fakat bir yayınevinden çıkması benim için, daha çok reklâm bakımından ileri aşamalarda belki kitap Türkiye genelinde tanıtılır, dağıtılır, arayan bulabilir düşüncesiyle Ak Çağ Yayınevi’ne bastırmıştım ama, maalesef yayınevi gereken dağıtımı mı yapmadı, yoksa reklâm mı yapamadı, bilmiyorum. Beklediğim gibi olmadı. Bu arada bir müjde vermek istiyorum şiir sever dostlara. Şu an’da da 9’uncu kitabımın hazırlıkları devam ediyor. 40’a yakın şiirim bestelendi. Musa Eroğlu, Güler Duman, Sevcan Orhan, Nurettin Rençber, Bülent Serttaş, Yusuf Gül, Kıvırcık Ali, Seyfi Doğanay, Öznur Sulari gibi çeşitli sanatçılar tarafından şiirlerim kasetlere okundu. Hâlâ birkaç sanatçı da yeni yeni okuyor. Çok sayıda sanatçı dostlarımda şiir istiyorlar, beste istiyorlar. Bu kültüre hizmet etmek için elimden ne gelirse kendi çabamla yapmaya çalışıyorum.
M.Ş. - “En yalın ifade, en duru sözdür /Dünyayı sevgiyle seyreden gözdür. /Duygudan süzülüp damıtılmıştır. /Saftır, katıksızdır, gerçektir, özdür.” sözleriyle şiiri tanımlıyorsunuz. Şiirlerinizde genel itibariyle sevgi, barış, dostluk ve insanlık temalarının ön plâna çıktığını görüyoruz ve bu temaları da şiirlerinize işlerken gayet samimisiniz. Neden bu temaları işliyorsunuz şiirlerinizde?
F.D. - Biliyorsunuz, içinde yaşadığımız gerek dünyamız gerek Türkiye’miz gerekse toplumumuz açısından, birazda düşünce itibariyle insanlığın daha iyi bir yere gelmesi için, insanların daha güzel yaşaması için, insanların barış, sevgi, dostluk içinde yaşaması için, bunu kendime şiar edindim. Bu bakımdan da şiirlerimde bu temaları, bu konuları işlemeye çalıştım.
M.Ş. - Size ilham veren şeyler nelerdir? Birazda bunlardan bahsedebilir misiniz?
F.D. - İçinde yaşadığımız olaylar, şartlar, doğası olsun, ölümler olsun, içinde yaşadığınız olaylardan gördüğünüz, etkilendiğimiz olur. Bir çocuğun ağlaması veyahut bir kuşun gökte uçması, dağlardaki karın eriyip sele dönüşmesi, çiçeklerin açması, yolda gezerken gördüğünüz bir güzelden etkilenme... Mutlaka âşıklar, şairler bütün bunlardan kendine bir pay çıkarır. Tabi bunun dışında bir de hâyâli durumları göz önüne alarak, başkasının yaşadıklarını göz önüne alarak onu da kendi yaşamış gibi şiirlere alarak mısralara döker.
M.Ş. - Aldığınız ödül ya da ödüller var mı?
F.D. - 2008 yılında Hacı Bektaş-ı Veli’yi anma etkinliklerinde birincilik ödülü aldım. Hacı Bektaş-ı Veli’nin 2009 yılında 800. doğum yıldönümünde düzenlenen bir etkinlikte birincilik aldım. Yine Hacı Bektaş-ı Veli’yi anma etkinliklerinde üçüncülüğüm var. Mansiyon ödüllerim var. Bunun dışında 2011 yılında Mahsunî Şerif adına İzmir’de düzenlenen bir beste yarışmasında katıldığım şiirimle birinciliğim var. İşte, böyle mansiyon, plâket falan oluyor.
M.Ş. - Sizin gibi büyük bir şairle, büyük bir ozanla röportaj yapmak benim için onurdu. Meslek hayatımın ilk önemli röportajını sizinle yaptım. Sorularımı samimi bir şekilde ve açık yüreklilikle cevapladınız. Bana vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim.
F.D. - Ben de sizlere teşekkür ediyorum. Benim için vaktinizi ayırdınız. Yolunuz açık, geleceğiniz aydınlık olsun.
Niğdeli şair Fikret Dikmen’le son derece keyifli bir röportaj yaptık. Bu röportajı da sizlerle paylaşmaktan son derece mutluyum. Umarım sizde okurken keyif almışsınızdır.
Sevgi ve dostlukla, şiir tadında, şiir güzelliğinde kalınız efendim...