Genç adam sabah kahvaltısı için otelin restoranına inmişti. Yanındaki üç arkadaşıyla beraber açık büfenin bulunduğu tarafa doğru yöneldiler. Solda, en geride, kahvaltı için hazırlanmış olan dört reşonun kapaklarını sırayla açmaya başladılar. Açılan her kapağın içinden çıkan boşluk gürültüsü, gençlerin yüzünde anlatılamayacak derecede kesif bir tat bırakmıştı. O an gençlerden birisiyle göz göze geldik. Korktum. Neden mi dersiniz? Gözlerindeki açlık katsayıları Afrika’nın yirmi üç milyonunu geçmişti. Ama bu arkadaşın sadece gözleri aç. Tabağını bırakıp masasından kalkarken fark ettim. Yazık, hepsi çöpe gidecek. Hem de şu Ramazan-ı Şerif’in içerisinde.
Şimdi gelelim neleri israf ediyoruz, onları düşünelim. Ekmek,
su, sağlık vb. derken liste çok uzuyor. Kendimizi
“Her Şey Dâhil” bir sistemin içerinde bulduğumuz için, yaşamak denen açık büfenin kıymetini
bilmiyoruz. Bir gün, birileri hayat
kabınızın içindeki incileri alacak. O vakit yüzünüzdeki ifadenin kötüye
dönüşmemesi için İSRAF ETMEDEN
tabağınıza bir şeyler koyun ve yaşayın.