zaman söyler sözünü gülerek ağlatarak
bir vakitsiz hüzünle ta geçmişe akarak
uzletinden mustarip bir toprak gibi çorak
yalnızlık girdabında sükutunla çağlarsın
kırık üç beş hatıra elinde son tesellin
yasıyla bir kederli bir anar gülümsersin
ne zaman yâri ansan yâri sorsa gözlerin
bir volkan gibi patlar içinden çıkmaz sesin
solsun gün, dönsün gece, hasretin depreşse de
ne gelirken ses versin vermesin giderken de
kar yağmış şakakların hazan mevsimlerinde
hercümerç yüreğinle demir alıp, savursun
ne çıksın bir patika ne yolun yâre varsın
varsın ağyar bilip de sana bigâne kalsın
menzilinde o varsa başı dik yamaçların
yürürsün başın dimdik düşse de omuzların
hercaî bir aşıkın ülfeti sanma sakın
munis, serkeş hallerin , yadigârıdır aşkın
bir kehribar türküsü duyarsın fecre yakın
aşiyan yollarında depreşir hüzünlerin
çelik kanatlarında şimdi heyhat zamanın
acısı yüreğinde solmuş tüm baharların
guruba kuşbakışı güz mevsimine yakın
yad ederken maziyi yanar yanar kanarsın
afakında bir hüzün belirir de vakitsiz
yalnızlar rıhtımında duaların aminsiz
yağarsın katre katre savrulursun çaresiz
mest-i harap… pejmürde, bir yanar bir donarsın
gölgede kalırmış ay, güneş tutulduğunda
bir engerek yılanı dolaşır şakağında
bitti bitecek ömrün muson yağmurlarında
bir elveda diyecek son nefesinde anın
Şiirime ses olan Şule ŞAHİN (Lâl) Hanımefendiye değerli katkılarından dolayı teşekkür ederim...