hiç çıkmaz usumdan

mevsimlerin değişikliği kalleşlikten

mayasında var

yiter miydi sevdalar doğrudan

kuyruk doğumunda palazlanan

mor salkımlı taraçalara asılmışken bu kadar

maneviyat emziren memelerdi  her habbe

bir damlada gemiler yüzdüren

sinek vızıltısından huylanan

yavan aş sadakatinden

somurtuk somuruşlarla kıl çeker ağzına

amansız kıvraklık

ne olduğu şaşmaz

kendini aşmaz sözler oyunu

kat kat katmerli aşılmaz sanılan tüylü kubbe

 

azgın bir büyümüşlük her huzursuzluk

yapmam deyince nasıl da yapışırmış

ağzımdaki ıslıkla musallat olan şeytan

aç yerleri dolduran benim

keçi kılından örülen örmeyle

ölüme yeltenen kelplik

kaç takladır çıkarcı bir yolma adına

şırfıntı paye

hamam oğlanına gaye

yelpaze olma uğruna

bilmem kaç dommalak atarmış

eh be eski zamanın şaklabanı

çağdaş yorumcudan ders almalıydın

ayak üstünde herkes yürür de

el üstünde duramaz kimse

 

içmediğim her sigaranın öcünü alırcasına hızlı

öldürürmüş öldürsün de

tertemiz havanın temizliği çarpıyor yüzüme

güzelliğe perçinleniyor kafesi

öldürürmüş

öldürsün de

sen kıpırdama sırtımda ki sızının nefesi

beni öldüren

Müslümanın da kâfirin de ortak endişesi

 

 

ne kadar cesurdu  Anna

oysa

kendini temize çıkaran soysuzluk

yemediği halt kalmayınca temize daldı

nefesi ne de güçlüymüş meğerse

şaşkına döndü Serendip yolu, tertemizdi

affa sığınan bir isyan, şimdi

fırsatçılık ayyuka çıkınca

oysa öyle miydi o koyu bir aşk

aşkın taşlandığı vahalar değildi

aşkın ruhuna aykırı gelirdi çünkü o sevgili

taş kime yapışacağını çok iyi bilirdi

ne gelmişse başa

genelde böyle dedirten,

yapma doğruyu tok yapan

kendi sözünün kemi

bir deri bir kemiğe biraz kaygı biraz endişe

adam satanın fiyatı beleşe

tüyü tüsü kaç kilo

batmanı kaç kuruş

neydi  ederi boş bir suretten

köle ticaretinden geçinen mürekkepçiler teknesi

 

zilleri takmış amansız bir çığırtkan

tam otuz iki göyneğe otuz iki dam

dama diyemedi gitti

her an eğninde biri

zifiri zindanlar ağartmaz ışığı

kör kuyular kandırmaz

bozulmuş çünkü dalgıçlar

düğmeye basmakla öter mi sandın guguk kuşu

bir adım geriden izlediğim

sonu gelmez kaytarışın

amansız firarın

yan çizen geçmişin

son bulmaz isyanın

geçimine yen dayanmaz

 

kendine özgü tarzı yüzünden

öküzün arka ayaklarına döndü de

beygirin kuyruğu altında sinek gibi yaşayan

tenler çoktan nasırlı ya aldırma

çetrefil sözler bulanınca döşüne

zemheri sineğine döndü ahvali

sallanıyor

akrep ne kadar yüce olsa bir fiskelik can

ve sarı su

çok sürmez çulluk cücüğüne dönenin

taklacıya taş çıkaranın

mühürlenmiş nakşı işlemiş kederine

 

beklemek koyu bir karamsarlıkla

umudu bırakmamak belki gaye

boynu eğilen gibi değil

bilmeden beklemek mücadeleyle

ay gökte almaş aldıkça beklemek

mevsimler dizilince saçlarına

koyu karanlıkların zulmü kalmaz nasılsa

o gün döner eğik başla mazlum kapıma

 

bir alan bulma kaygısıyla geçerken içim

hoşnutsuzluğunla bir

hoşnutsuzluğundan ayrı kıldın ya

ne kadar müteşekkirdir bakış

teşekkür ederim tüm zarara yan çizdiren

günden geceyi ayıran siteme selam
 
 
06.09.2012
GAZİANTEP
( Defterimdeki Suretler 2 başlıklı yazı MustafaKILIÇ tarafından 6.09.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu