Sidikli Mıstık
Hava çok soğuktu.Rüzgar öyle hırçın esiyordu ki içi titriyordu insanın..Sabah erkenden uyanan Fatma hanım sobayı tutuşturayım diye uğraşıyordu..Üstten kaldırarak açılan teneke soba bir türlü tutuşmamıştı. Kapağı kaldırdı Fatma hanım,tekrar tutuşturayım diye. Tüttüğü için evin içi duman olmuştu. Mıstık akşamdan kalmış haliyle sallana,sallana Fatma hanımın yanına geldi..
Mıstık
-hayırlı sabahlar Fatma kadın
Fatma
-Sağ ol nerde ettin sabahı..
Mıstık-
Kafa ütüleme..
Fatma hanım sustu. İşine baktı. Bir yandan kahvaltıyı hazırladı..Fatma hanım kahvaltıyla uğraşırken
Mıstık çoktan sızmıştı. Soba bu arada tutuşmuş o kadar güzel yanıyordu ki Mıstığın soğuk işlemiş bedeni kendini koyuvermişti. Fatma hanım şöyle bir baktı. Ömrünü vermişti Mıstık için ..
Bu yaşıma kadar gün yüzü göstermedi tükendim artık uğraşamayacağım diye içinden geçirdi..
Oturdu kendi başına kahvaltısını yaptı bulaşıklarını yıkadı. Elleri kızarmıştı soğuktan bulaşıkları bahçedeki çeşmenin altında yıkarken. Mıstık içki içmekten evine bakmıyordu. Fatma hanım kendi çalışmasıyla birde çocuklarının sayesinde kızını ve oğlunu okutmuş ve evlendirmişti. Oğlu ile kızı çalıştıkları için şehirde oturuyorlardı. Kızı arada sırada gelir ama oğlu babasının halini kızdığı için hiç annesinin yanına da gelmezdi. Burnunda tütüyordu çocukları. Fatma hanım da gitmezdi çocuklarının yanına. Muhtaç olmak istemezdi kimseye. Kendi kendine geçinip gidiyordu. Çiftçilikten bağ kurluydu kocası Mıstık.Emekli de olunca bırakmışlardı çiftçiliği. Fatma hanımın tarlada çalışacak gücü kalmamıştı artık. Mıstık yardım da etmezdi Fatma hanıma. Aldığı maaş Mıstığın kendine bile yetmiyordu. Önceleri oğlu harçlık gönderiyordu ama son zamanlar o da göndermez oldu. Ağlardı Fatma hanım çoğu zaman. Ne güzel hayalleri vardı. Torunlarıyla geliniyle damadıyla ve çocuklarıyla hep birlikte olmak istiyordu ama olmadı. Hatta çok sevdiği torunlarını özlüyor ama doğru dürüst göremiyordu. Her gün kaderine yanardı. İnek tavuk derken kendini avutuyordu. Değilse çekilir mi dedi kendi kendine.Sobaya iki odun daha attı ve ineklerin yanına gitti. Sabah,sabah sağımlarını yaptı,suladı ve yemledi..Eve geldi sütü sütçüye verdi. Sütçüye yem borcumu da ödesem diye düşünürken komşusu
Iraz geldi..
-komşu ne yapıyorsun?
Fatma hanım-
Ne yapayım sütü sütçüye verdim evi toplayacağım...
Iraz
-Seninki yine sabahlamış demi Fatma..
Fatma
-Sabahlamış ne yapalım..
Iraz-
Zor yürüyordu sabah,sabah..
Fatma-
Sobanın arkasına yattı uyuyor..
Iraz-
Ne yapacaksın komşu kader bu işte. Çocuklarda aramıyor sormuyor..
Fatma-
Oldukları yerde sağ olsunlar...
Iraz-
Ben giden artık en iyisi senin işin vardır engel olmayayım..
Sabah,sabah öğrenmek istediğini öğrenmişti Iraz. Fatma hanım da kızıyordu artık insanların bir şeyler sormasına.Komşusu olduğu için bir şey diyemiyordu. Fatma artık Mıstıkla ilgili bir şey duymak istemiyordu. Yıllardır çektiği acıları hatırlamak onu çok üzüyordu. Çok çamurlara batmış halde,yollarda yıkılmış halde,hatta söylemesi ayıp donuna işemiş halde bulmuş ve kocasını tertemiz etmiş evine almıştı. Her zaman sahip çıkmıştı da artık dayanma gücü kalmamıştı. Ne sabahın olmasını ne de akşamın olmasını istiyordu. Her gece Allah a dua ediyordu.
_Al artık canımı Allah'ım..
Mıstık uyurken işlerini bitirdi. Öğleden sonra olmuştu. Komşu evine gitmeyi sevmezdi laf edecekler diye. Bahçedeki tahta kanepenin üzerinde biraz oturdu. Soba sönmediyse iki odun daha atayım akşama yemek ne yaparım bakayım düşüncesiyle yerinden kalktı. Ses duydu bağıran mıstıktı..
-Fatma kadın su getir buz gibi olsun..
Fatma koştu hemen testiden soğuk su koydu sürahinin içine. Buz gibi suyu vardı testinin. Oğlu askerden gelirken Nevşehir'den hediye olarak getirivermişti kaç yıl evvel testiyi. Dışı yeşil,yeşil olmuştu ama suyu dolaptan çıkma gibiydi. Fatma hanım testinin suyunu çok severdi. Sanki oğlum gibi kokusu var suyun derdi. Elindeki sürahi ile gitti Mıstığın yanına. Erkeğine evinin direğine ikramda kusur etmemeliydi. Masanın üzerindeki tasa koyduğu suyu sol eli göğsünde uzattı kocasına. Mıstık suyu kana,kana bir çırpıda içti tası bir daha koy dercesine uzattı Fatma hanıma.
-Sağ ol Fatma kadın demeyi ihmal etmedi.
Fatma hanım tasın içine koyduğu suyu tekrar verdi kocasına. Bırakıp gitti mutfağa akşam yemeği için kuru fasulye koyacaktı ocağa. Mıstık soğuk kış gününde yavaşça kalktı yataktan yüzünü şapur,şupur yıkadı. Sırtını değiştirdi kendi koyduğu bir bardak soğuk suyu içti.Yavaşça evden çıktı gitti. Fatma hanım soramadı bile nereye gidiyorsun diye sordu da ne oldu ki!
Aldığı cevap''elin hamuruyla erkeğin işine karışma''değil miydi.?
Akşam vakti yemek bile yemeden gittiğine üzülürdü hep. Fatma hanıma yalnızlık zor geliyordu. Yemeğini sızlana, sızlana yedi. Soğuk; bir tane tabağım var sabah yıkarım dedi kendi kendine. Dışarıda bulaşık yıkamak zor gelmişti. Artık yaşlılık vurmuştu her ne kadar her işe koşsa da. Sabah eşeği alayım oduna gideyim bari diye düşündü. Sobaya iki odun daha attı, uzanıverdi sobanın arkasındaki köşe minderinin üstüne. Bir uyumuştu ki gözlerini açmak istiyordu ama gözleri inatla açılmıyordu. Soba sönünce her yeri kasılmıştı. Üstüne yorgan aldı tekrar yattı. Sabah ezanı okunurken yavaşça kalktı yattığı yerden. Soba sönünce üşümüşüm her yanım ağrıyor bugün her tarafım tutulmuş diye hayıflana, hayıflana yürüdü. Bahçedeki çeşmeden elini yüzünü yıkadı.
Sabah namazı için abdestini aldı ve namaza durdu...Sürekli dışarıdan birisi sesleniyordu..
Fatma,Fatma diye...Fatma hanım selam verdi ve namazdan kalktı..hızlıca kapıya vardı..
Komşu ıraz ın kocası İsmail'di bağıran.
Fatma
-Ne oldu komşu?
İsmail-
Fatma mıstık yolda kalmış...
Fatma hanım koştu yine. Baktı leş gibi yerde yatan kocasına. Kaç kez düştüğü belirsiz donuna işemiş üstü başı batmış yerde yatıyordu..
Fatma-
Mıstık,mıstık diye omzundan tutup salladı.
Ses yoktu...İsmail şöyle bir dokundu arkasına doğru düşüvermişti Mıstık..
İsmail-
Komşum Allah Taksiretini affetsin dedi...
Fatma ağlayamadı bağıramadı tutulmuştu sanki dili. Boş, boş baktı kaç yıllık kocasının yüzüne. Bağıramadı arkasından‘'servi boylum geniş omuzlum''diye. Halbuki içinden neler, neler diyecekti de sustu. Hiç değilse aklına gelince uğrayan iyi veya kötü bir kocası vardı. Sarhoşta olsa, sidikli de olsa er veya geç eve gelirdi. Fatma hanım her akşam kocasının yolunu gözlerdi. Artık gelecek birisi yoktu. Artık temelli yalnız kalmıştı boşaldıkça boşaldı. Olduğu yere yığıldı gözleri yağmur gibiydi..
Gözyaşları mıstık için değil, kaderi içindi. Sidikli Mıstık aldı başına gitti ama lakabı öylece kaldı...
Su testisi su yolunda kırılır misali..!
Bu hikayem gerçekte yaşanmış bir olaydır.Bu hikayeyi yazmamdaki amacım alkol kullananları eleştirmek değil köylü bir kadının kısada olsa hayat mücadelesidir.
Sürçi lisan ettiysem affola..
Sıdıka Emek
(
Sidikli Mıstık başlıklı yazı
sidika-emek tarafından
13.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.