.
ne bildik eksilmeyi yerli yerince
ne de öğrendik hayata su misali çoğalmayı
nedensizce
yitirmek için tuttuğumuz eski sözler
akıyor kırık kiremit y/arasında
ağır aksak düşlerin fedailiğinde
kirli turuncu irkiyoruz
ya da biz öyle sanıyorken
sardı sarmaladı çocukluğumuz yılları
ardın sıra dolup taşıyoruz
esip gürleyen kuşlar taze kafeslerin içinde
can tatlısı haykırışlar tutuşturuyorken
hayat dursaydı keşke anahtar deliğinde
bir ilmek
kanadı yakalanmışken ölüme
biz ağlıyoruz anıların deliliğinde
rem uykusundan sonra akşamdan az önce
çok sonra hezeyan oluyor yüzlerin adı
cebren dokunmadan ama kurnazca
yedi renkte arıtılmış gülüşler
sam rüzgarıyla çalındı güneşin elinden
yalancı bir yabancılığın anlamsız eserinde
kötü haber tınısıyla okundu sone
kendi kavgasına küstüyse aşk s/atılmalı zaten
parçaladı şiir karanlık mahlasını gece
eskiden ölü kuşlara için için üzülürken
gülemiyoruz şimdi kefeni yırtılmış zar altında dirilen
cap canlı hislere düşlere
dal budak çınarlar büyüttük de unuttuk bile çoktan
çocuklar gibi ağlamasını
13Kasım2011