-Ben tırmıklamadım özlerdeki ekini
Yakacak değilmiş kıymığın en tekini-
Kaldırabileceği yükten
bir adım fazlası değil hayat
Sen bakma dışımda seyahat edene
aldırma bu şehrin sürmelendiğine
ulaşmaz içimdeki
sana kıymak bilmeyen
üst kertede bozguna uğramayan
kıyasıya keskin
dokunulmaz ben’e
Keşke geçici olsaydı
üstelik küçük olsalar
tüm o küçümsediğim duygular
böylesine acıtmazdı bir kavak önünde duruşu
kuruluktan umarsız ucu yanmış odun kütüğü
üstelik içim
durgun deniz, fakat tekinsiz derin
pınar başında susayanın
neye hasret çektiğinin kaybı zaman
bir nebzecik iç çekecek içine dönen
bunca boşluk ne ufuklarda
mecrasını unutmuş akıyor ha bire
yol
yön
ışık
meydan okuyor yüzümdeki en sevdiğim bene
sorular olmasa
nasıl düzelecek beli bükülen
bahar şıvgını
hayır, yılgı değil yaşadığımız onca keski
aynalar kenarında saklamazdı
kışkırtıcı onca geçmişi
ziyan üstü ziyan örsündeki
zeval bilmeyen bir döşün
gözüne çekilen bilmece
bıçağın ucundaki bileği
kehribar tespihin ucundaki gümüş
don vurmadı henüz gürzünde semanın
bir anlık yaşanan
sinenin seneyi kovaladığı şehrayin
pek yakıştı bu deme
Gaziantep