Kocaoğlan, hız mesafesine uygun olarak kızı takip eder ve müsait bir anda sinyal vererek yeryüzünde var olan her canlının çapkın erkeğinin yaptığı gibi sırnaşır köyün en güzel kızına ve yanaşır yanına “Yanıma gel bal armudum!”diye seslenir ona. Daha o zamanlar ‘Ayılar armudun iyisini yer.’ sözü kulaklara çalınmamıştı. Ve bir bayana ilk kez bir erkek “Bal armudum.” diye kur yapıyordu her ne kadar erkek ayı da olsa! Bu söz bu hikayecikten sonra yayılır kulaktan kulağa.
Bizim ayı, kızın yanına gelince bal armudu görmüşçesine sevinir. Eline geçirdiği koca koca taşları, kaya parçalarını atar sevincinden uzaklara. Pençelerini açıp kıllı göğsüne vurur ikide bir. Homurtusu oradaki bütün canlıların kaçmasına sebep olur ya da korkudan hepsinin yerinde altına etmesine. Ayı ya! Nasıl sevineceğini bilemez. Kızın nutku tutulmuştur bu olay karşısında. Eli kolu bağlanmıştır, dizlerinin bağı çözülmüştür. Bizim ayı, nutku tutulmuş olan köyün en güzel kızını kaçırır, anlatı bu ya! Ayı gerçek ayı, mecazi olarak idrak etmeyin zinhar! Bayağı kıllı, kocaoğlan lakaplı, homurtulu ayı. Kız ise başına gelecek olanı anlar lakin elinden bir şey gelmez. Karşısındaki ayı, ne yapsın ağlamayı. Bizim ayı, köyün en güzel kızını alıp dağların derinliklerinde gizli olan inine yok evine götürür. Hemencecik çıkar dışarı ve en yakındaki ağacın kovuğundaki yabani arıların peteklerini doldurduğu balı söküp getirir. Maksadı köyün en güzel kızına olan sevgisini ona bu dünyadaki en tatlı şeyi vererek ifade etmekti. Lakin yaban arıları ayıdan önce gelmiş ve köyün en güzel kızını ısırmışlardı.
Kızın kaybolduğunu anlayan ve onu çevrede dolaşıp duran çapkın bir ayının kaçırdığına inanan avcılar peşin sıra takibe başlar bizim ayıyı. Günler günleri kovalar, haftalar haftaları. Bulamazlar bizim ayı ile kaçırdığı köyün en güzel kızını.Günlerin haftalara, haftaların aylara tekabül ettiği zamanda izlerini bulur avcılar bizim genç çiftin. Avcıları karşılarında gören kız ve artık kocası olan ayı mutlak sonu anlar.Kızcağız tam bağırıp "O benim kocam, dokunmayın ona, kıymayın lütfen.” diyecekken nutku tutuldu. Kız bunları söyleyememenin sıkıntısı içinde avcıların kocasını kurşun yağmuru ile yere sermesini de canlı olarak görür. Gözleri büyür de büyür, beti benzi atar. Boş bir çuval gibi yere yığılır. Bağdan gelip dağdaki ayıyı öldüren ve büyük bir zafer kazanmış gibi böğüren avcılar, ayı tarafından kaçırılan ve nutku tutulup bayılan köyün en güzel kızını alıp evine getirirler hemen.
Kızı evine getirirler getirmesine ama kız sabah akşam ağlayıp sızladı. Sel gibi yaş boşandı kızın göz kaynaklarından. Bu gözyaşları tabiatta bir dengesizlik yarattı mevsimsiz seller bastı her bir yeri. Kimse bir mana veremedi buna. Hatta bazıları kendi aralarında "Densize bak, ayıdan kurtardık ama güleceğine ağlıyor.” diye dedikodu yaptı. Bir diğeri "Kim ayının ağız kokusunu çeker ki! Peh!” diye yere tükürük fırlattı. Bir başkası ise "Ömür boyu bir in de yaşasaydı aklı başına gelirdi.” diye tepkisini sert bir şekilde söyledi.
Kızcağız ise tüm bu söylenenlerin dışında başka bir alemde ayının hayali ile sermest idi.Ve birisinin bunu sormasına değin mütemadiyen ağlayıp sızladı. Derken "Hayırdır kızım, neden ağlıyorsun?” diye bir ses duyar bizim ayının kaçırdığı köyün en güzel kızı. O da bunu fırsat bilerek döktürüverir aşağıdaki söz incilerini irticalen:
“ Çalı idi, çırpı idi, evim idi ya!
Ayı idi, uyur idi, kocam idi ya!”
Ayı da olsa koca kocadır değil mi? Çerden çöpten de olsa insanın evi gibisi var mıdır? Şimdi daha bir sarılın eşinize, daha bir ısının yuvanıza.Yani ez cümle mutlu olun elinizdekilerle.