Artık öğretildim ki; kimi sevdiğin önemliymiş.
Uzun yolu göze alamayana kelebek olunmazmış.
Nefesi yetmeyenle dipte hazine aranmazmış.
Aşkın ibadetini bilmeyene bayram bağışlanmazmış..
İclal Aydın
her şeyi yarım bırakarak başladık otantik gülüşlerimize
hudutsuz sevgiler çizildi aşkın coğrafyasına
yarısı kırık,yarısı üşengeç meridyenler gibi
bulut kaçardı gözlerimize,ağlamak değil
soyut bir ırmağın kenarında demlenirdi hıçkırıklarımız
ç’ağlayanlarla düet yapardı kirpiklerimiz
ve güneş yıkanırdı sararan göz yaşlarımızla
paslı jiletlerle tehdit ederdik bileklerimizi
aşka bulanan eritrosit, pıhtılaşmış kanımızı akıtırdı
kırılgan damarlarımızdan
kurşun kalemle vururduk turnaların ayaklarını
kısacık bir diyalog olurdu anlattıklarımız
kanatlarına asarken çığlıklarımızı martıların
caiz olmayan türküler dilimize pelesenk olurdu
aşk’şam saatlerinde
dengbejler suskun ağıtlar yakarken aşkımıza
şimdi hangi yaraya kabuk olmak için ki bu çaba
her gece sevdanın ayaklarına prangalar vurulurken
şair kemikleri çıkıyor yürüdüğümüz topraklarda
dilimiz ketûm,
yana yana demlendik zerdüşt ateşinde
nar kadınlar sonbaharı çağırıyor
gözlerine ağlıyoruz
külünden çoğalıyorduk,aşkın bulutları üstümüzde gölge
destursuz acılar dikilmiş tenimize
yanık türküler yaktık, kadavralarına kadın şairlerin
pansuman saatlerinde kaybolmuş yara şimdi ellerimiz
avuçlarımıza kırık yelkovanlar batıyor
iki iklim farkıydı kollarımız
lacivert akan mürekkebimizde
reçetesi yazılmaz kangren şimdi gözlerimiz
ve acısı unutulmaz yaşadıklarımızın gözünde
kimyası bozuk şairlerin simâlarına ağladık
birlikte yanık mektupları savururken beşinci mevsime
olay mahâline döner her şair
ölürken şiirleri sırtına yüklediği harflerden
ağlayamıyorduk artık o şairlere
sadece
-gözlerimiz boğuldu gözyaşlarımızla...