Sırların orta yere çıkarılacağı gün. Artık onun ne gücü vardır, ne yardımcısı. (Tarık Suresi, 9-10)
İnsan,
Allah’a gereği gibi kulluk edip etmediği, O’nun emirlerine uyup
uymadığı ile hesaba çekileceği, günahların, kötülüklerin tek tek ortaya
döküleceği, sırların ortaya çıkarılacağı ’hesap günü’ gelmeden önce,
kendisini hesaba çekmeli.
"Hiç mümkün müdür ki, gökte, yerde,
karada, denizde yaş kuru, küçük büyük, âdi âli her şeyi kemâl-i intizam
ve mizan içinde muhafaza edip bir türlü muhasebe içinde neticelerini
eleyen bir Hafîziyet, insan gibi büyük bir fıtratta, hilâfet-i kübrâ
gibi bir rütbede, emanet-i kübrâ gibi büyük vazifesi olan beşerin,
Rububiyet-i âmmeye temas eden amelleri ve fiilleri muhafaza edilmesin,
muhasebe eleğinden geçirilmesin, adalet terazisinde tartılmasın, şayeste
ceza ve mükâfat çekmesin? Hayır, asla!" (10. Söz)
Bediüzzaman’ın
yukarıdaki sözleriyle ifade ettiği gibi Allah Hafîz ismiyle, bütün
bitki ve hayvanların en basit ve en detaylı özelliklerini tohum,
çekirdek ve yumurta gibi şeylerle muhafaza eder. Bunun gibi, kâinatın
halifesi ve en büyük emaneti yüklenmiş olan insanın amellerini de
şüphesiz muhafaza ve kayıt altına alacaktır.
Allah insanların
amellerini ve fiillerini muhafaza eder; vakti geldiğinde mahkeme-i
kübrâda o fiiller tartılır, karşılığı ise ceza veya mükâfattır.
Bediüzzaman,
"Bütün amellerinin suretleri alınıp yazılır ve bütün fiillerinin
neticeleri muhasebe için zaptedilir" ifadesi ile bir başka konuya daha
dikkat çeker. İnsanın hem amelleri ve hem de davranışlarının doğurduğu
sonuçlar kaydedilmektedir. O halde bu kayıtlar da o muhasebe zamanı,
aleyhte ya da lehte delil olarak sunulacaktır.
Bediüzzaman
ayrıca, "mecma-i ekberde muhasebenin görünmesi ve meşher-i azamda
gösterilmesi" ifadeleriyle, mahşer meydanındaki o büyük toplanma
yerinde, kendi amellerini hem insanların en ince ayrıntılarına kadar
göreceklerine, hem de mahşer meydanını çepeçevre sarmış bulunan melekler
âlemine de yapıp-ettiklerinin gösterileceğine dikkat çeker.
Müminin
türlü zorluklar yaşaması âdetullahtır. Sıkıntılar, musibet ve
imtihanlar karşısında mümin, kendisiyle hesaplaşır. Yaşadıklarının
ardında, Rabbinin yarattığı kaderi ve kaderdeki adaleti görür. Bu
sebeple kaderi tenkit etmekten kaçınır.
Peygamberimiz(asm) şöyle
buyurur: "Akılı şu kimsedir ki, günü dörde ayırıp, birincisinde,
yaptıklarını ve yapacaklarını hesap eder. İkincisinde, Allahü teâlâya
münâcât eder, yalvarır. Üçüncüsünde, bir sanatta veya ticârette çalışıp,
helâl para kazanır. Dördüncüsünde, istirâhat eder ve mubâh olan
şeylerle kendini eğlendirip, haram şeyleri yapmaz ve onlara gitmez."
Hz. Ömer(ra) ise "hesabınız görülmeden evvel, kendinizi hesaba çekiniz!" buyurarak müminlere hatırlatmada bulunur.
Rabbimiz kullarını hesap gününe karşı şöyle uyarır ki herkes yaşarken kendisini hesaba çeksin:
Biz
ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir
nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona
(teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz. (Enbiya
Suresi, 47)
Ve Şimdi Hesap Anıdır!
Sur’a üfürülür; böylece
Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar
çarpılıp-yıkılıverir. Sonra bir daha ona üfürülür, artık insanlar ayağa
kalkmış durumdadırlar. Yer, Rabbimizin nuruyla parıldar; orta yere kitap
konur. Peygamberler ve şahidler getirilir. Orada hak ile hüküm verilir;
hiç kimse haksızlığa uğratılmaz. Her bir nefse yaptığının tam karşılığı
verilir.
O gün sahip olunan en değerli şey, Allah’ın hoşnutluğu
amacıyla yapılan salih amellerdir. Dünyada yığıp biriktirenler,
servetlerini Allah yolunda harcamayanlar, bugün yoksuldurlar.
Hesap
anı inkâr edenler için oldukça zorlu bir zamandır. Ahiretten yana
kuşkuda olduklarından, dünyada nefislerinin bencil tutkularını gözetmiş,
mal yığıp biriktirmiş ancak şimdi hazırlıksız yakalanmışlardır. Bugün
ise din günüdür; "mü’mini kafirden, haklıyı haksızdan ayırma" günüdür.
(Saffat Suresi, 21)
Rablerine sıra sıra sunulan, önlerine kitap
konulan tüm suçlu-günahkârlar dehşet ve korkuya kapılırlar. "...
Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi
sayıp-döküyor?" (Kehf Suresi, 49) derler. Vicdanlarını susturarak
yaptıkları nankörlükler ve kötülükler ortaya dökülür. Yapıp ettiklerine
kendileri de şahit olurlar.
Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür.
Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 6-8)
Kitapları
sol taraftan verilen inkârcılar o anda toprak olmayı dilerler.
Pişmanlık içinde, "bana keşke kitabım verilmeseydi", "hesabımı hiç
bilmeseydim", "keşke ölüm her şeyi kesip bitirseydi", "ah, keşke ben bir
toprak oluverseydim" derler.
Zor bir hesaptır onlarınki.
Allah’ın Kur’an’la bildirdiği buyruklara uyup uymadıklarıyla,
erteledikleriyle, göz ardı ettikleriyle, nankörlükleriyle, kısacası
gaflet içinde tükettikleri hayatlarının her anı ile ilgili olarak
sorgulanırlar. Dünya hayatında Allah’tan uzak bir hayat sürmelerine
mazeret olarak söyledikleri samimiyetsiz sözleri burada söyleyemezler.
Çünkü özür beyan etmelerine izin verilmez; o gün sesler kısılmıştır.
Teraziler
duyarlıdır. Allah’ın sonsuz adaleti tecelli eder; bir hardal tanesi
bile olsa teraziye getirilir. İnsanlar kitaplarındaki amellerine göre,
sonsuz cennete ya da sonsuz cehenneme girerler.
Sonra gerçek
mevlâları olan Allah’a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca
O’nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır. (En’am Suresi, 62)
"Allahu teâlâyı görür gibi ibâdet ediniz! Siz, Onu görmüyorsanız da, O sizi görüyor." Peygamber(asm)
(
Sırlar Ortaya Çıkarılmadan başlıklı yazı
fuatturker tarafından
8.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.