Bu bir yargılama yazısıdır.
Bu dünyayı ve bugünün insanını yargılama yazısıdır.
Şu ülke, bu ülke; şu din, bu din; şu renk, bu renk demiyoruz.
Dünya insanının geneli olarak ifade ediyoruz.
Bu yüzden sevmeye yönelik bir mana aramayın sakın.
Bu dünyadan ve bu dünyayı bu hale getirenlerden tiksiniyorum.
Çalkantısı bol dünya, tiksintisi fazla dünya, kasıntısı yapay dünya, kaşıntısı doğal dünya, yalan dünya, kavanoz dipli dünya!
Senin ne mal olduğun yaşadığın dünyadan belli, diye bir duvar yazısı okumuştum ve
buna çok gülmüştüm. İtirazı olan varsa buyursun etsin. Dünyanın şekli gibi olmuş millet!
Aslından dönen, özünden pay veren, huyundan vazgeçen, karakterini silen, maskeler taşıyan, özü sözü bir olmayan, laf taşıyan, arayı bozan, dedikodu yapan, kötümser olan, yeis içinde yaşayan, kuşku illetine yakalanan - ki tokalaştığınızda dahi parmaklarını sayan-kendini beğenen, ukala olan, adam olduğunu zanneden, adamım derken madam olan, her türlü hakareti sineye çeken, dünyanın içine eden kısaca bir “yaratık” haline gelmiş insan! Yumuşamış iyice, esnekleşmiş, her kalıba benzer olmuş, her yöne döner olmuş. Yalaka olmuş dünya insanı, kalpsiz olmuş, acımasız olmuş, zulümkâr olmuş.
Biinsaf olmuş, binamus olmuş, binamaz olmuş!
Bir sürü şey olmuş tek insan olamamış.
Teessüflerim insan olamayana!
İnsana önem vermeyene!
İnsanlığı takmayana…
Maymundan geldiğini iddia edenler insanın bu evrimini karikatürize ettikleri vakit
önce bir maymunun resmini çizer ve bu evrimin en son hali olarak insanı resmederler. Şimdi tam tersi şekilde karikatürize edilir hale geldi insan. İlk olarak insan resmi çiziliyor son geldiğimiz nokta olarak maymun resmediliyor.
Değişim bu!
İroni bu!
Tariz bu!
Tarz bu!
İronidir bu yazı, kara mizahtır, acınacak haldir, bugünkü insan hal beyanıdır. Post modern bir gevşeme halidir, globalleşen bir dönme halidir. Küreselleşe küreselleşe leşe döndük. Başımız dönüyor biri durdursun şu küreselleşmeyi.
—Dünyanın çivisi çıkmış Yiğit Karan’ım, dedim gözlerinin gri maviliğine bakarak.
—Dünyanın çivisi çıkmış, Yiğit’im. diye tekrarladım kumral saçlarını okşayarak. Sözlerimi anlamış gibi atladı hemen:
—Baba dünyanın çivisi çıkmışsa astronotlar gider takar onu, demesin mi?
Astronotlar gider o yerinden çıkan çiviyi takar ve dünya düzelir böylece.
Ne kadar güzel, ne kadar saf, ne kadar masum bir bakış açısı.
Her şey çocukların gözüyle olsa dünya evrenin en büyük yüznumarası haline gelmezdi elbette.
Her şey çocukların diliyle konuşulsa bu kadar ölümler olmazdı yine kesinlikle.
Her şey çocuklar gibi güzel ve tatlı olsaydı acılar çok daha kolay alt edilirdi.
Açlık olmazdı çünkü dünya hepimize yeterdi
Savaşlar olmazdı.
Bombalar patlamazdı.
Nükleer tesisler patlamazdı.
Buzullar erimezdi.
Ormanlar kesilmezdi
Sular bozulmazdı.
Ozon delinmezdi.
Her şey çocukların hayalindeki gibi olsaydı inanın dünya bu hale gelmezdi.
Bu kadar çekilmez, bu kadar katlanılmaz bir hüviyete bürünmezdi. Ve bu yazı yazılmazdı.
Dünyanın çivisi çıkmış Yiğit Karan!
Astronotlar dahi o çiyi çakamaz asla!
Döne döne ne hale geldi dünya!
Bu dönüşler hayra dönük değil!
Bir ütopyamız olmalı bu dünya üzerine. Sınırların olmadığı renklerin tartışılmadığı inançların sorgulanmadığı…
—Babacığım sana bir şey söyleyebilir miyim, dedi Yiğit Karan.
—Tabi ki, söyle bakayım.
—İnsanlar bu dünyada mutlu olamıyor.
—Evet, çok haklısın mutluyum diyene bende rastlamadım Yiğit Karan!
—Ama baba, ben mutlu olabiliyorum, dedi sakince.
Lakin öyle değil işte Yiğit Karan!
Olmuyor öyle!
Değil işte!
Mutlu insan yok bu dünyada.
Sen aşmışsın bu dünyayı Yiğit Karan, taşmışsın fikrinle.
Ah yalan dünya!
Durdurun dünyayı inecek var!
Binecek var mı ki acaba!