Şu tertemiz iştahımızla sevdalanmalarımız,
Yetim sabiyi aratmayan içten hayallerimiz;
Nevbaharda gözünü açmış şen kuzu gibi masum
Kırgınlıktan bihaberdi sahici yüreklerimiz.
Kirlenmiş anılardan önce kardeşlik, dostluk vardı,
Yâd edilesi günlerde candan öte bildiğimiz.
Kardeşliğin samimi ve tertemiz duygularında
Ne aradı devre ayak uyduran tertemiz gönüllerimiz
Hayatı çizgi romanımızdaki gibi düşündük
Yahut sandık gün boyu süren eğlencelerimiz
Zamansız ve gereksiz eylem ‘aşk’ peşinde koşarken
Küçüktük daha başladığında kalp ağrılarımız
Uçurtmamızla yedi rengi tanıştırmak vardı
Gökyüzünde kuşlarla yarışmaktı ümitlerimiz
Körpeydik, rüzgârın elinde incecik bir yapraktık
Cesurduk, her esintide titrese de dizlerimiz
Gözlerinde rastladım aramaktayken meyhaneyi
Tutuşturdu kadehi ihtirasıyla leblerimiz
Dörtnala koşuşturan deli cesaretimiz varmış
Gözümüzü kör eylemiş, arşı delen hislerimiz
O’nu gemiye kaptan, sahile bekçi eylediler
Bir an gördük sonrasını bilemedi gözlerimiz
Hayalden gerçeği anlamakmış asıl marifet
An’a yaklaştıkça nereye kayboldu yoldaş dediklerimiz?
Çocukluktan vazgeçince biz tecrübeyi kavradık
Hâlbuki mânâyı kaybettik nerede dünlerimiz?
Kara kutulara saklanmış uzaklara atılmış hatıralar
Sonrasını ya kâri anlar ya da fallarımız
Şair-i Ati’ye ceza mı mükâfat mı kaderden?
Titreyen ellerle yazarken tükendi takatimiz..
Cihat BEKİL
13/01/13