HÜDAi ile NAZLICAN...
Feryatlar yükseliyor bir enkaz arasından
Tanıdım bu dost sesi, attığı
narâsından
Kan sevdaya boyanmış, damlıyor
yarasından...
İflâh olmaz bu derde, sebep bir
nazlı yârdı
Baktığı her yerde yâr, hep O'ndan
izler vardı.
Bir elde yağlı urgan,
bir elde yârin resmi
Bir serâbın peşinde, dilinde her
dem ismi
Bitmek bilmeyen firak, olsa da
her gün hasmı...
Ya onu bulacağım, ya ölürüm
diyordu
Yollar yâre kurulmuş, meçhule
gidiyordu.
Bu serap; ince belli,
kalem kaşlı, eceydi
Yârsız her yer sanki çöl,
kapkaranlık geceydi
Bildiği tek kelime, sekiz harf,
üç heceydi...
Gözüne fer geldiği anlar hep aynı
andı
Dilinden dökülenler sadece
NAZLICAN'dı.
Gözleri hep ufukta, yollara
bakıyordu
İnleyen dizelerle ağıtlar
yakıyordu
Gam yükünü yüklenmiş, sarp yokuş
çıkıyordu...
Engeli dağ olsaydı, eminim ki
aşardı
Bu öyle bir vurgun ki, Ferhat
görse şaşardı.
"O'ndan iz vardır"
deyip, havayı soluyordu
Aşkın umut kâsesi, hep zehir
doluyordu
Güneşi göremeden, gün akşam
oluyordu...
Kasvet demini almış, ızdırabı
büyüktü
Sevda çekmek bir zulüm,
dayanılmaz bir yüktü.
Kim bilir kaç zamandır ardından
koşa koşa
Bitâp düşmüş ayaklar, mevsimler
dönmüş kışa
Banıyordu lokmayı zehirden pişmiş
aşa...
Sorana "kader" deyip,
iç çekip susuyordu
Aldığı her nefeste artık kan
kusuyordu.
Hiç görmedim ömrümde, böyle bahtı
karalı
Haber saldım her yana; dedim
"dostum yaralı"
Sandım herkes vicdansız;
olmadılar oralı...
Meğer, onmaz yaraymış, yokmuş bu
derde çare
Anladım ki çekmeyen, dert
çekenden bîçare.
Gönül vurgun yemişse, ne söylense
nafile
AŞK günden güne büyür, demini
alır çile
Vefasızlar sussa da kalemler
gelir dile...
Teselli hiç kâr etmez, hüzün
artar an be an
Bir HÜDAi var derler, bir de
nazlı NAZLICAN.
***
Ne Ferhat ile Şirin ne Kerem ile
Aslı
Kapattım o deviri, açtım yeni bir
faslı
Bu yüzyılın aşkı bu, budur
sevdanın aslı
Aşkı anlatan tarih yazılsın yeni
baştan
Gelecek nesillere budur en güzel
DESTAN.