1. Saat
daha fidan gibiydi
serkeş hüzünleri
sonuçsuz bir akit uğruna
kurudu zaman
en yakın
ibreye
aldanıp da
meğer ibre de düzenbazmış
uzağı yansıtmaktan uzak
pıhtılaşmayan menfaatleriyle
kandı mı, kandı
kandık mı, kandık
2. Saat
malum
sürekli bir ifrazat, dilde
amel defterinde yer kalmamış
bağışlanan tekrarlardan
mecburen satılığa çıkarıyoruz
ilim irfanın, irfanını,
ilim irfan sahibiydik keza
keza öyle bilirdik, astarsız aynalarımızdan
hemfikiriz bu sarhoşluktan
3. Saat
iffetli bir son diliyoruz
ikiz kadınlardan ve ikiz erkeklerden
"bu son olsun" culardan
"bir daha yaparsam iki olsun" culardan
biraz da kızıyoruz
herakleitos biblosu göndermek istiyoruz o'nlara
yanında her eve lazım bir pisagor teorimi tabii
bilelim ve bilsinler diye bir, acının alanını
4. Saat
mavi şarap, çölümüzdeki bağlardan
kör bahçıvanlar koparıyor dalından
bilemeyiz hangi üzüm yiğittir
hangi üzüm kafa yapar, tesellilerimizde
yeni doğan ünitesi
arzularımız dar bir kuvözde
mayası bozuk kuşkusuz
ağlayarak iyileşecekler
Ve biraz da kabartma tozu egolarımıza
ruhta bir şişkinlik olası muhakkak
5. Saat
İçip içip dağıtıyoruz, ruhumuzun hayrına
bir de çeşme yaptırıyoruz, sevmişlerimizin ömrüne hürmet
Adı kötüye çıkmış, bağrı yanık şehvetlerin
tıynetsiz bir huy da olabilir mesela
cennetlik bir heykelin güler yüzlü göğüsleri mesela
ışık hızında görünüp, kaybolan limanlar gibi
rol dağılımı :
arka bahçesinde yasak ihtiras yetiştiren
bir köle taciriyim
yine de iyi kalpli bir tacirim
gibi avuntusal bir meşgale
gece gece
6. Saat
Mısır ekmeği kralının elçisi çalıyor kapıyı
"sultanım mısır ekmeğiniz."
bir neyzen klasiği, şarabi bir loşlukta
- çıplak soğuk mudur?
Ulaklar pek bir dilbaz
sırada suçlar var :
düşünce suçu, sevişme suçu, inanma suçu
güvenme suçunda tıkanıyor ikinci damar
neyse ki aklanıyorum tüm düşlerimde
7. Saat
derisiz, yağsız oval müjdeler
bir uçtan bir uca
son durak, ilk durak
bir macellan klasiği
bu xl kefenler de bize nasipmiş
amin...
sorgusuz, sualsiz, hayasız bir yorgunluk
yan sanayii orgazm masallları
bilfiil saklı keyifler
unutmadık tabii :
mürüvvet bir kadın ismidir
lakin unisex
8. Saat
kayıt dışı, mutluluktan muaf bunalımlar antolojisi
rastgele bir sayfa açıyoruz
önce o, sonra ben okuyoruz
soldan sağa, nispeten sonsuz
2 gözlü dolaplar yeter, biriken rüyalar için
ya da bir gözü mavi bir gardrop, lüzumsuz sevişmeler için
malumunuz yeni taşındık, kare bulmacanın o tuhaf sorusuna
yakınlık terk edince, uzaklık dul kalıyor haliyle
öyle bir başına, bir yetim dudağıyla
öpmeye çalışıyorum, olmuyor :
- "geçersiz kullanıcı adı..."
9. Saat :
Çakır bir düşün ovasında, keyfe keder güdüyoruz zamanı
hoş bir belagat lakin, erginlik hırkası üstümüzde
bir kadeh yol daha, şifa niyetine nasırlarımıza
Üç adam ve bir baba sis bulutunun ardında
babadan bir çıkar, "ana"
sancılı bir çıkarma işlemi
üç gün üç gece ağlayan bulut kız
daha sağlamasını bile yapamadan hayatın
göz altı, göz altları, gözlerinin altları,
her çizgi buğulu bir öykü
ya da kırmızı kartonlu kalbe atılan bir çarpı
anladık ki, kimse unutturamıyor o ağacın gövdesine yazılanları :
"ali ayşe'yi sevmiyor, belki ileride..."
10. Saat
Bazen cünüp bir cümle ürüyor yaralı bahçemde
cevval hallerinde arsızlığım
Ancak arkamızda bir sürü gömü
ne güzel keseledi tellaklar bilinçaltlarını
ne kir çıktı ne kir
üstelik kimse okumadı o şarabın prospektüsünü
yan etkisi belki bir nefes rüya
bir dirhem pencere, kenar süslü
Onuncu Saat, akrep ve yelkovan halden anlar
"kaybolmak" bir erkek ismidir bazen, bisexuel
karşı cins, çok karşıdadır belki de
ya da çok karşıdır, büyülerin gerçekliğine
dolu bir ambar, dolu bir ibrik, kim yedi içti bunca sözü
Belli ki tanıdıkça belirginleşiyor tablodaki kanyon
tanıdıkça pastelleşiyor, öncesiz kuşlar
Belki de kayboldukça güzelleşir eski zaman çiçekleri
Hikaye aynıdır belki de, kim bilir
açtığı gün ölen düş kadınları gibi...
Oktay Coşar