Ne güzel de gülüyordun bana öyle sanki gülüşlerin intihara teşebbüs eden birisi gibiydi...
Ne vakit sende bulsam kendimi sonsuz uçurumlara düşüyor gibi olurdum ve bilirdim sonumuzun mutlu bitmeyeceğini öyle yasaktın ki bana kendi engellerimi yok etme den senin engellerinde takılı kalırdı yüreğim bitmek bilmeyen bir acıyla savrulurdum oradan oraya kanardım her elini tutmaya kalkışımda içime akıtırdım gözyaşlarımı… Sustukça insan öyle büyütüyor ki konuşmadığını kalbinde …
Susmalar susmalarına takılı kalıyordu. Ve biz ne zaman konuşmaya kalkışsak ne kadar konuştuğumuzu sustuklarımızda bilirdik. Ve yine içimize gömerdik sözcüklerimizi kanata kanata acıya acıya …
Umut yoktu bu aşk da, ben helalim dedikçe sana haramız dedin ben sevabız dedikçe sana günahız dedin… Alın yazımsın kaderimsin dedikçe sana sen benim yolum değilsin dedin ve öylece gittin…
Giderken sol yanımı da öyle bir götürmüşsün ki … Sökmüşsün en kanayan yerimden kendini , ben her yolculuğumu sana yaparken sen hep biletlerimi yırtardın gelme diye , sevme diye, bit artık diye… Ve ben hiç kabul etmedim sensiz kalışlarımı en güzel kendimi kandırdım mutlu olmadığım halde mutluymuş gibi davrandım. Ama dedim ya sadece kendimi kandırdım! İnsanlar oysa ne çok acı çekmiş içimin çığlıklarını sol yanımın sızısını gözlerimden anlamışlar. Ve inatla yorgunluğumu yüzüme çarptılar. Yorgunum diyemedim göz çukurlarım bağırırken bütün insanlığa… Sustum yine eğdim başımı yere .
Bütün ısrarlardan kaçtım anlatamamak vardı çünkü onlara seni söyleyememek vardı içimdeki yanan ateşi. Dilimin ucuna öyle bir gelirdin ki tam konuşacağım zaman yakardım bir sigara dönüp arkamı giderdim giderken gözyaşlarım sigaramı söndürürdü ve ben yine sol yanımın acısıyla irkilirdim.
İçimden öyle söverdim ki yaşanmışlıklara, yaşayamadıklarımıza ve hiç yaşayamayacaklarımıza…
Solumdasın, sol yanımsın, eksik kalan umutlarımsın ve yaşayamadığım yarınımsın hoşça kal imkân/sızım…
MELEK TAGUŞAR / BALIKESİR