18.KAPANAN  VE  AÇILAN  KAPILAR

 

Sağlam  raporumuzu  alarak,  sevinç  ve  ümitle,  İzmit’e  dönmüştük.  Bütün  evrakları  tamamlayarak,  askerlik  şube  reisine  elden  teslim  etmiştik.  Artık,  Konya  askeri  orta  okul  müdürlüğünden  gelecek  cevabı  bekleyecektik,  yapacak    başka bir  şey  yoktu.

İki  hafta  sonunda  gelen  cevabî  yazı  bütün  ümit  ve  hayallerimi  yıkmıştı.  Bu  konuda  ikinci  engel  de  karşıma  dikilmişti.   Gelen  yazıda  şöyle  deniyordu”  Bulunduğunuz  yerde  orta  okul  mevcut,  yönetmenliğe  göre,  sizi  talebe  olarak  kabul  etmemiz  mümkün  değildir.”  Benim  kadar,  Dayım  ve  yengem  de  gelen  cevaba  çok  üzülmüştü.  Dayımla  birlikte,  tekrar,  şube  reisini  görmeye  gitmiş,  Onun  tavsiyesi  üzerine,  bir  dilekçe  daha  göndermeye  karar  vermiştik.  Bu  dilekçede.” İzmit’te  muvakkat  olarak  bulunuyorum.  Asıl  memleketim,  Ankara-  Yelli  köyü dür.  Orada  da  orta  okul  yoktur.  Bu  durum  nazarı  itibara  alınarak,  okulunuza  kabul  edilmemi  arz  ederim”  ifadeleri  yer  alıyordu.

Verdiğimiz  dilekçeye  cevap  gelinciye  kadar,  zamanımı  değerlendirmek  ve  biraz  harçlık  kazanmak  düşüncesiyle,  bir  işe  girdim.  Bir  Macar  firması,  Halk  evi  ve  civarını,  asfalt  yapıyordu.  Bir  ekmek  ve  yevmiye  olarak  da  275  kuruş  veriyorlardı.  Güneş  bir  taraftan,  kaynayan  katran  kazanları  diğer  taraftan,  çalıştığımız  yer  cehennem  gibiydi.  Bu  işin  pisliği  de cabasıydı.  Üstelik,  yengem  de  pislik  içinde  eve  geldikçe,  haklı  olarak  bana  kızıyordu.  Neyse  ki  bu çalışma  uzun  sürmemiş,  bir  ay  içinde  31  lira  alarak  işten  ayrılmıştım.

Lütfi’ye  teyze,  benim  okula  kabul  edilmeyişime,  bizimle  beraber  üzülenlerdendi.  Bu  sebeple, rahmetli  eşi  vasıtasıyla  tanımış  olduğu,  Askerî  liseler  Müfettişine,  bir  mektup  yazmıştı. Gelen  cevapta :”  Bahsettiğiniz  çocuğun,  Askerî  orta  okul  yönetmenliğine  göre,  okula  kabul  edilmesi  mümkün  değildir. İstenirse,  Onu,  Kırıkkale  askerî  sanat  okuluna  kabul  ettirmem  mümkündür”  deniyordu.  Allah  bir  kapıyı  kapamış,  yeni  bir  kapı  aralamıştı.  Yeni  bir  ümitle,  Ankara’nın  yolunu  tutmuştum .Belirtilen  adrese  gittiğimde,  Müfettişi  evinde  hasta  buldum.  Yine  de   ilgilenip,  telefon  etmek  suretiyle,  beni  ,  Kırıkkale’ye,  okul  müdürüne  göndermişti.  Okul  müdürü,  evraklarımı  incelerken,  yaşımın  12  olduğunu  görmüş  ve:

-Maalesef,  evladım,!  Yönetmeliğe  göre,  14-17  yaşları  arasındaki  çocukları  kabul  ediyoruz,  demişti.  Bu  kat-î  ifadeyi  duyunca,   üzüntümden , neredeyse,  müdürün  önünde  ağlayacaktım.  Böylece,  bir  ümit  daha  sönmüştü.  Yeis  içinde,  İzmit’e  dönmekten  başka  çare  bulamamıştım.  Getirdiğim  habere,  dayım  da,  yengem  ve  Lütfi’ye  teyze  de  çok  üzülmüşlerdi.  Bilhassa  dayım,  bir  yerlere  girip,  mutlaka  okumamı  istiyordu.  Okumaya  karşı  çok  hevesli  olduğumu  bildiğinden,  sağa,  sola  baş  vuruyor,  kimden  yardım  alabiliriz  diye  çırpınıyordu.  Aslında,  ben  de  dayıma  yük  olmak  istemiyordum,  Beş  tane  çocuğa  bakmanın  ne  kadar  zor  olduğunu  biliyordum.  Üstelik,  ticaret  erbabı  değil,  kendisi  memur  olunca,  sıkıntıya  düşmüş,  evini  bile  bankadan  alığı  kredi  ile  tamamlamıştı.

Aradan  bir  kaç  gün  geçmişti.  Bir  akşam,  dayım  eve  gelince:

-Yusuf!  Sana iyi  bir  haberim  var.  Şimdiye  kadar  nasıl  akıl edemedik,  hayret!  Bu  gün  milli  eğitim  müdürü  ile  konuştum.  1  eylülde,  Devletin  açtığı    leyli  meccani  imtihanı  varmış,    müdür, bu  imtihana  girmeni  tavsiye  etti.  Yarından  tezi  yok,  bir  dilekçe  ile  müracaat  etmeliyiz,   senin  bu  imtihanı  kazanacağından  eminim,   diyerek  beni  sevindirmişti.  Tanrı,  bir  kapıyı  kapatıp,  yeni  bir  kapı  daha  açmıştı .  Göğsüme  taze  bir  ümit  doğmuştu.

Nihayet,  imtihan  günü  gelip  çatmıştı.   İmtihan  salonuna  girdiğimde  benim  gibi,  pek  çok  talebenin   olduğunu  görmüştüm.  Kan kardeşim  kadir  de  içlerindeydi,  çünkü,  Askerî  orta  okuldan  Ona  henüz  cevap  verilmemişti.   Sorular    benim  için   oldukça  kolaydı  ve   imtihan   iyi  geçmişti,  ancak,  neticelerin ,  bir  buçuk,  iki  ay  sonra  geleceğini  öğrenmiştik.  Bunu  Dayıma  söyleyince:

-Her  ihtimale  karşı,    seni ,  İzmit  Orta  Okuluna  kaydettirmemiz  gerekiyor,  demişti.  Dolayısıyla.  Ben  de  15  eylülde    okula  kaydımı  yaptırmıştım.

18  eylül,  bu  gün  bayram.  Bir  gün  önceden,  elbiselerimi  temizleyip,  ütülemiştim.  Ceketim,  biraz  eskiydi  ama  olsundu.  Hiç  olmazsa  temizdi.

Biz  üç  erkek,  Erdem,  Erkan  ve  ben  bayram  namazına  gitmiştik.  Namazdan  sonra  da  eve  gelip,   ailece bayramlaşmıştık  Kızların  üçü  de  benimle  dargın  oldukları  halde,  bayram  hatırına,  barışıp  bayramlaşmışlardı.  Dayım,  çıkarıp,  harçlık  olarak 2,5  lira    vermişti.  Tabii,  yengem  de  mendil.  Öğleden  sonra  ise,  Aymet  Dayılara,  bayramlaşmaya  gittik  Ümmühan  da ,  bizim  kızlara  uymuş,  benimle  konuşmuyordu.  O  da  bayram  hatırına  elini  vermişti  Ama  biliyordum  ki,  üç  gün  bayramdan  sonra,  benimle  yine  konuşmayacaklardı.  Bütün  bunlara  sebepse,  Çiğdemdi,  Ona  karşı  tutumumdaki  değişiklikti.

  Aymet  dayı  da   yeğenlerinden  ayırmayarak bana  da  bir lira  bayram  harçlığı  vermişti.  Utanmakla  beraber,  böyle  bir  günde ,  bu  parayı  alamazlık  edemezdim.  Nede  olsa  bayram  harçlığı  idi.  Bu  paralar  üç  gün   boyunca, sinema  ve  bayram  yeri  harcamalarına  yeter  de  artardı  bile.

O  gün,  öğle  yemeğini,  cümbür -  cemaat  Aymet  dayılarda  yemiştik.  Onlarla,  bilhassa  Ümmühan la  bir  arada  bulunmaktan  zevk  duyuyordum.  Ancak  yediğimiz  et  yemeğini  tatlılı  yapmışlardı.  Celep  ve  kasaplık  yaptıkları  için,  et  yemeğini  fazlaca  yiyorlar  ve  adetleri  veçhiyle,  et  yemeğini  böyle  tatlılı  yapıyorlardı.  Bense  bunu  pek  sevmemiştim.

25  eylülde  okullar  açılmıştı.  Bütün  talebeler  bahçede  toplanmış,  kimin,  hangi  sınıfa  gideceği  bildirilmişti.  Bizim  sınıfta,  ikisi  erkek,  altısı  kız,   olmak  üzere  sekiz   Yenituranlı  vardı.  İlk  günü  ders  yapılmamış,  çocukları  ben  idare  etmiştim.  Daha  sonra  da  beni  sınıf   mümessili  seçmişlerdi.  Burada  da  öğretmenlere.  Kendimi,  kısa  sürede  sevdirmiştim.  Hele,  İngilizce  gibi,  ilk  defa  tanıştığımız  bir  dersten  iyi  not  almam  beni   çok  sevindirmişti.

                                       

( Zorlu D.-1-b3-18--0 başlıklı yazı coni tarafından 9.02.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu