İşte bir hikaye döktüm kağıda
Çobanın gönlünden yazdım dağı da
Şahı da kendisi padişahı da
Yüce dağ başına kurulur çoban
Akşam erken basar yükselen ayla
Yoksul evi gibi küçülür yayla
Ardıç ateşinde kaynayan çayla
Demlenir demlenir durulur çoban
Bulunca tenhada bir ağaç dibi
Yatırır göğsüne güzel zeynebi
Barcın yaylasının ahusu gibi
Ela gözlerine vurulur çoban
Pınarın başında verince mola
Kalbini çıkarır asar bir dala
İçinde ne varsa üfler kavala
Çalıp söyledikçe dirilir çoban
Aşk acısı nedir bilmezler sızı
Sanırlar dünyası koyunla kuzu
Göğsünü sıktıkca kabaran arzu
Yaylanın düzüne serilir çoban
Hazanlar vurdukça sevdiği güle
Kapanır içine getirmez dile
Selvi boylusunu verirler ele
Kaderine küser darılır çoban
Başını alıp da gider diyardan
Korkarım kendini atar bir yardan
Yokluğu bellidir gelen davardan
Kuşlardan kurtlardan sorulur çoban
Bir çam ağacında bir çakı izi
Alır ona doğru götürür bizi
Bilinen kimliği gönlünün gizi
Adını bilmezler sır olur çoban
ZİYA ACAR 16.02.2013
.
(
Çoban başlıklı yazı
ziya-acar tarafından
16.02.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.