ey yoluna can koyduğum
sevgimle yücelttiğim aşkımla baş tacı ettiğim
kurban olduğum bayram olduğum hayran olduğum
beni bir başıma koyup bensiz ellerde
nereye nereye gidiyorsun
bu şehir sensiz ıssız bu şehir sensiz sessiz
bu şehir sensiz sahipsiz bu can sensiz rezil
bu can paramparça sensiz
ey uğruna kendimden vazgeçtiğim
zorda kaldığım darda kaldığım
duy beni kulak ver bana
kalp ver can ver aşk ver bana
sensiz bu şehir insanlığını kaybetmiş
hükümsüzdür yaftası asılı boyunlarda,
fişlenmiş herkes seni sevmekten dolayı
sicilim bozuk senden yana
ismim geçiyor polis anonslarında
sen kaybından gideceğim şimdi
sensiz bu şehir acılı neşesini yitirmiş
sensiz bu şehir sönük canlılığını kaybetmiş
meğerse bütün kalabalığım senmişsin yüreğimde taşıdığım
yazık her şeyi yeni anladım herkesi yeni tanıdım bildim
elden ne gelir söyle kalpten ne gelir gözden ne dökülür
sen orada ben burada; Doğu’dan Batı’ya
perişan ikimizde tarumar ikimizde,
gözyaşlarım ki teselliye yetmez hüznüm ki sabra gelmez
ey güneşim beni karanlıklara koyup
aydınlığınla nereye nereye gidiyorsun
bil ki sana muhtacım ekmek gibi su gibi hava gibi
sana aşığım mecnun gibi ferhat gibi
bil ki bu aşka mecburum can gibi
ey vakitsiz gidenim sensiz güneşsizim
sevda tarlasında susuzum çatlamış dört bir yanım
bir öpümlük su verenim olmaz
bir boğumluk aşka duçar olmuşum
bir gülümlük moral verenim olmaz
bir günlük aşk verenim bir güllük öpüverenim olmaz
sensiz insafsızım göz dönmüş caniyim kendimin dışındayım
insafın şefkatin nerede diye sorma sakın
insafım şefkatim sende kalmış
karanlığım geceler gibi seni sevdiğimi heceler gibi
kanayan yaralar gibi fitil tutmazım merhemsizim
sensiz bir leşim etini kurtların yediği
terk edilmiş bir şehir gibiyim ortadoğu’da
bombalanmış yerle bir edilmişim
yakılıp yıkılmaya yüz tutmuşum
moğol yüzlü sevgili boğ beni kov beni
ey şefkatim ey kadınım sensiz mezarlar gibi
sensiz yaşayan ölüler gibiyim
ey sevgili sensiz ben bir hiçim