Yaramız Aşk
Olsa Da Tedavi Edecek Olanda Aşktır
“Geleceği
sadece Allah bilir. Ne var ki, tarihi ve varlık yasalarını okuyabilirseniz,
bütün dünyada güneşin aydınlatıcı yüzünü görebilirsiniz. Kaybetmeden kazanmanın
da pek bir değeri olmaz. Belki de kazanmanın zevkine ermek içindir,
kaybedişler. D. Ali TAŞÇI”
Karanlığa giden
yolda kaybolmayı seçerek karanlığın yok olmaması için çalışanlar, bire karanlık
yolda karanlığı aydınlatmak, karanlık gönüllü olan ve karanlıkta kaybolmak için
çalışanları kurtarmak için yola çıkanlar vardır. Bu doğan güneş ve ay gibi aşikârdır.
İşte karanlık gönülleriyle çöküntü yaşayanlar inşa edemez, kendi çöküntülerinin
altında kalmaya mahkûm olurlar. Puslu bir camda dışarısı net görülmez hiç bir
şey doğru dürüst seçilemez ve ayırt edilemez.
İçinde
yaşadığımız bu zaman dilimi ve bizim için yaratılmış olan mekânın biz insan ile
birlikte yürüdüğü ve insanların hareketiyle var oluşundaki gayesiyle doğal
nedenlerden dolayı değil de inancın gösterdiği belirlendiği bir görüş öne
sürerek bu karanlığı aydınlık etme ideali elbette ki bu iddiayı yani karanlığı daha
karanlık ve hiç aydınlık olmasın
diyenlerin çabasına karşı, varış yolundaki adımlarını iki katına çıkarır. Birisi
karanlıkta yolunu bulamazken, diğeri gönlünü karanlığa mum gibi yakarak yol alır
ve aydınlık olması için, karanlıkları adım adım aydınlık yapar. Bu sözlerimi
tarihin aydınlık sayfalarından gezinin bana hak vereceksiniz.
Karanlıkta
yürüyen, bilinçli değil, bilince inancına ters yönde hareket ederek kendinden
özünden toplumdan ayrılışı ile ayrık otlarının arasında gezerken, yoldaki
dikenleri temizleyemediği için dikenler vücuduna saplanarak acılar verir ve
derin iyileşmez yaralar açar. Sürekliği ile aydınlığa doğru giden istikrarla gidince
aydınlıkta yollar görünür, acılar dertle hissedilir olacak ve acılar dertler
elbirliği içinde sarılacak, algılamak ve hissetmek adına insan kendi özüne
dönecek, yaşanan anın parçalanmamasının önüne geçerek, bir bütünlük içinde
yaşamaya devam edecekler. Ne kadar açık ve net değil mi? Size iki alıntı şiirle
baş başa bırakayım, bu şiirler bu konuyla alakalı hiç değildir lakin birisi
aydınlık dolu gönlü ile yâre yazılmış diğeri yârden ayrılmış bir şairimizin bu
vefasızlık acısını hissedilmesiyle ortaya çıkan bir duygu his değişimi diyerek
yorumu size bırakayım.
Gülümsediğin
her an dünyam nasıl aydınlanıyor bilir misin?
Duyduğum sesler gördüğüm yüzler daha da güzelleşiyor.
Hiç bilmezdim kuşların bu kadar güzel cıvıldadığını,
Hiç bilmezdim ağaç yapraklarının bu kadar gür olduğunu,
Hiç bilmezdim derelerin böylesine hırçın aktığını.
Senden önce hiçbir şey bilmezdim sevgiye dair.
Bilemezdim sevmenin bu kadar güçlü,
Sevilmenin bu kadar cesur olduğunu.
Bilmediğim daha nice şey varsa hepsini öğrendim.
Seninle yeniden başlayan hayatımda,
Bilmediğim bir şey yok artık.
En çokta neyi öğrendim bilir misin sevgilim?
Seni her sabah yeniden sevmeyi…(Alıntıdır)
Ciğerin Yansın!
Birikti uğrunda döktüğüm yaşlar
Al götür vicdansız ruhun yıkansın
Her günüm hasretin zulmüyle başlar
Ahımı hak ettin ciğerin yansın
Bilseydim
duyguya yer yok dilinde
El pençe durmazdım hayalin önünde
Kapkara yas tuttum doğum gününde
Neşemi yok ettin ciğerin yansın
Doğuştan
sevgiye aşka meyildim
Kimsenin lütfuna muhtaç değildim
Bir sana diz çöktüm sana eğildim
Canıma tak ettin ciğerin yansın…(ALINTIDIR)
Birisi aşkla
severken, diğeri de aşkla severken terk edilirken söylediği hissettiği şeyler, aslında
sevmek karşılık beklemeden sevmektir, aşk para pul karşılığında alına bir şey
değildir ki, aşka paha biçilemez. Yaramız aşk olsa da tedavi edecek olanda aşktır
çünkü her derde deva güç ve kudret sahibi yüce Allah göndermiştir, vesselam.
Mehmet Aluç