1 Çocukluğum
Eski eskidikçe o günkü yaşam ile bugünkü yaşam arasındaki fark artığı için eski günlerin cazibeliği artıyor.Daha ilginç oluyor.Bazen bir tuhaf gibi oluyor insanın özünde.Yaşadıklarımızı bilgi ve imkan dahilinde değerlendirebiliyorduk.Eskide teknoloji daha gelişmemişken bir çok şey hakkından bilgimiz sınırlıydı.Onları yarım yamalak ,kimi zaman hurafelerle değerlendirebiliyorduk.Bu durum kırsal kesimde ikamet edenler için daha çok ön plandaydı.Hele bizim ev mezradaydı ayda bir ancak bir insan görebiliyorduk.Benim hiçbir tane dahi oyun için bir arkadaşım yoktu.Ben çocuksu duygularımı kendimce meydana getirdiğim oyunlarla ve oyuncaklarla ancak avutabiliyordum.Ona haksızlık ettiğimi biliyorum.Ama elimdeki tüm imkanlarımı da ona sunduğumu diye düşünüyorum.Çamurdan arabalar yapardım.Bazen traktörler gelip geçerdi ancak onları yapabiliyordum.Başka cins araba bilmediğim,görmediğim için onları yapmam imkansızdı.
İlkbaharda kuşlar toprakta yuva yaparlardı.Arar, bulurdum onları .Kuşlar kadar kanatlanırdım o zaman .Yuvalarındaki o benekli yumurtalar acayip dikkatimi çekerdi.Bazıları vardı ki benekler arasındaki çizgiler Arapça yazısı andırıyordu.Bunu abimin Kuran okurken onu sevkle takip etmekten biliyordum.O kuşlara ayrı bir hayranlığım vardı.Bir nevi” kutsaldılar”.Onlara zarar vermekten çekinirdim.Bazı kuşlar da yeşil buğday arasında hardal denen bitkiler üzerinde yuva kurarlardı.O kuşlar yerde yuva yapan kuşlardan farklıydılar.Bunların boyun kısımları renkliydi.Onlar daha çok cazipti bana.Yuvalarında onları yakalamak için dakikalarca gizlenirdim,yerde sürüne sürüne onlara yaklaşırdım.Tam elimi atacağım sırada hemen uçup verirlerdi.Geride boynu bükük hüzünlü bir çocukluk duygularım kalırdı.Bir dahaki sefere diyerek kendimi az da olsa avutuyordum.
Kuşlardan en sevdiklerimden biri de uzun bacaklıydı.Siyah beyaz renkleri ayrı ayrı anlamları vardı.Siyah “katran”,beyaz ise “süt”ifade ettğini düşünüyorduk.Daha doğrusu ailemden öyle öğrenmiştim.Onlara kötülük yapmamız halinde “katran”gibi simsiyah olacağımı biliyordum.Ve onlara kötülük yapmaktan korkardım.Ne gibi kötülük diye sorulsa:Yuvalarına taşatma gibi ….derim.Leyleklerin Mekke’den(kutsal topraklardan)geldiklerini düşünürdüm.Gagalarının kırmızı oluşu ne demek olduğunu hiç aklımda geçmiyordu.Onların yılanları gagalarına alıp havalanmaları bütün dikkatini çekerdi.
Gelişlerini kendimce bildiğim tekerlemeyle karşılardım ama gidişlerini hiç sevmezdim.Şimdi kendime diyorum ki keşke bilgisayarım,cep telefonum,arabam,dijital fotografmakinam vs…olmasaydı ama bir ana kuşun gagasında taşıdığı yiyecekleri yavrularına taşırken o heyecanını tekrar seyredebilseydim…..

abdulhalim eken
02/04/2010
( Çocukluğum başlıklı yazı abdulhakim-e tarafından 2.04.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.