Köyümüzün Tarık Akan’ı ile Türkan Şoray’ının hikayesidir bu. Hazin bir aşk hikayesidir. Aşk hikâyelerinin hepsi hazin ve hüzünlü müdür derseniz, büyük bir kısmı diyebilirim. Çünkü aşk hastalıklı bir ruh halidir. Aşkta istediklerinizine ne kadar kolay ulaşırsanız o kadar küçük çaplı olur aşkınız. Aşk ulaşılmazlık mıdır derseniz, bence değildir. Makul olanı bulmak gerekir her zaman.

Köyün Tarık Akan’ı Ahmet. Çocukluğundan beri ağır başlı ve güçlü, aynı zamanda inatçı ve tuttuğunu koparan bir yapısı var. Kimi insanlar daha doğuştan asildir. Bunu hissedersiniz. Ahmet’te bu tip insanlardan. Yürüyüşünde bile kendine güveni ve asilliği görebilirsiniz. Kaşı gözü yerinde ve uzun boylu bir genç Ahmet. Gelgelelim hayat tuhaftır, bir yerden verirken bir yerden alır. Ahmet’in ailesi köyün en fakir ailesidir. Babası köyün zenginlerinin yanında çalışan bir işçidir. Üstelik pekiyi bir insan değil. İçki içer, kumar oynar ve ailesini pek düşünmez. Tam manasıyla bir cahil ve zorbadır. Hayatındaki en önemli şey köyün en zengini ve onun düşündüğüdür. Ahmet ve babası bu yüzden hiç geçinemezler. Küçükken babası Ahmet’i çok dövmüştür, ama Ahmet’in inatçı yapısı babasının direttiklerini kabul etmemiştir. Ahmet yalan söylememiştir, annesinin ezilmesini engellemiştir. Zamansa her zaman adildir. Zamanla Ahmet güçlenmiş, babası ise çökmüştür. Artık Ahmet’in babasından değil, Ahmet’ten yanadır hayat. Köyün Türkan Şoray’ı ise Şefika. Şefika’yı anlatmak için bu hikâyenin sınırları yetmez. Bu yüzden yazar klasik söylemlere başvurmak zorundadır. Örneğin güzelliği dillere destan gibi. Ahmet anlatılırken bahsedilen doğuştan gelen asillik Şefika’da da mevcuttur. Hayat güzellik ve ahlak hususunda hem Şefika’ya hem de Ahmet’e oldukça cömert davranmıştır. Şefika’yı görüp de aşık olmamak elde midir? Elbette ki değildir. Köyün bütün gençleri gönüllerini kaptırmıştır Şefika’ya ama öyle zalim bir babası vardır ki hiç kimse gönlünü açık edemez. Montaigne der ki ;’’ tavus kuşuna haddini bildiren ayaklarıdır.’’ Bu bakış açısıyla bakıldığında Şefika’ya haddini bildiren babasıdır. Şefika’nın babası köyün en zenginlerindendir. Sahip olduğu zenginliğe ise zorbalık ve eşkıyalık ile ulaşmıştır. Cinayet işlemek, adam dövmek yani zorbalık yapmak Şefika’nın babası Muhittin için gündelik işlerdendir. Durum böyle olunca Şefika’nın babası Muhittin’in bir numaralı adamının kim olduğunu bulmak elbette ki çözülmesi zor bir sır değildir. Ahmet’in işe yaramaz babası Muhittin’in bir numaralı adamıdır. Beraber kaçakçılık yaparlar, kenevir yetiştirirler, içki içerler. Yani kötü olacak ne varsa kafanızda hepsini yaparlar. Ahmet ve Şefika’nın birbirine aşık olmaları elbette ki bir sürpriz olmaz. Dillere destan bir aşktır bu. Herkeste bilmektedir bu aşkı. Ama hiç kimse dillendirememekte, çoğu kimse Ahmet’e acımaktadır. Şefika’nın babasının planı ise Şefika’yı komşu köyün ağası ile evlendirip daha fazla zenginlik yani daha fazla güç elde etmektir. Bu emeline ulaşmakta önündeki tek engelinse bir numaralı adamının oğlu Ahmet olduğunu bilmemektedir. Ahmet Muhittin^’in bu planını öğrendiğinde tüm olasılıkları hesaplar ve bir çözüm yolu bulur. Muhittin’in Şefika’yı Ahmet’e vermeyeceği güneş gibi ortadadır. Geriye tek bir çözüm kalmaktadır; kaçmak. Bir gece vakti Ahmet ve Şefika bir olup köyden kaçarlar. Şimdi burada hikayeye bir kötü adamın bir Erol Taş’ın girmesi gerekmektedir. Hepimiz Erol Taş’ın Muhittin olduğuna inandık. Ama kötü adam Muhittin değil, Muhittin’in oğlu ve Şefika’nın ağabeyi Kerim’dir. Kerim’i anlatmak yazar için dünyanın en kolay işidir belki de. Sizi rahatsız eden birisini düşünün. Sizde oluşan rahatsızlığı yalnızca varlığı ile bile sağlayabilen birisi. Kısa boylu ve kapkara bedeni var. Dişleri çürümüş ve her zaman kirli sakallı. O kadar kötü ki köydeki her kötü işin altında o var. Ahlaksızlığı dillere destan olmuş. Kırmadığı kalp, incitmediği gönül kalmamış. Zorbalığı ise babasından miras almış. İçkide içiyor, uyuşturucu da. Müptela ayyaşın birisi yani. Ama Ahmet’ten çekiniyor. Ahmet köyün ortasında evire çevire öyle bir dövmüş ki Kerim’i, Kerim Azrail gibi korkar olmuş Ahmet’ten. Korkmuş ama pusu kurmak için hep beklemiş. Kız kardeşi Ahmet’le kaçmış Kerim’in, Kerim Hiç durur mu? Yanına ne kadar ağa yalakası varsa hepsini almış. İlk işi Ahmet’in evini basmak olmuş. Ahmet’in işe yaramaz babası işe yaramazlığının cezasını çok büyük ödemiş ve olan her zaman ki gibi analara olmuş. Ahmet’in yoksul evi yok olmuş gitmiş bir zalimin meşalesiyle. Ahmet bilip durmaktaymış bunu. Hatta annesine gel demiş, annesi başa gelen çekilir demiş. Ahmet annesine karşı gelememiş. Ahmet Şefika’sıyla İstanbul’a kaçmış. İstanbul’da bir iş tutmuş kendine. Evlenmiş Şefika’sıyla. Muradına ermiş yani. Gelgelelim aklı annesindeymiş. Kötü haber tez duyulur derler. Kerim’in Ahmet’in ailesine yaptıkları kuş olmuş uçmuş Ahmet’in kulaklarına. Ahmet’e İstanbul dar gelmiş. Kaçan Ahmet kovalayan Ahmet olmaya karar vermiş. Anadan geçilir yardan geçilmez derler. Ahmet ne yardan ne serden geçenlerden. Karışmamazlık edememiş. Bir gece gözü yaşlı Şefika’sının anlından öpüp düşmüş yollara.

Geceleyin hiç. Beklemedikleri bir anda gelmiş ölüm Muhittin ve Kerim’in başına. Her hain gibi haddinden fazla korkmaktaymışlar ölümden. Kerim uyuşturucunun kollarında, Muhittin’se alkolün bağrında yatmaktaymış filmlerde ki gibi aynı. İkin iki belası bir gecede kana bulanmışlar ve terk etmek zorunda kalmışlar zulümden başka hiçbir şey vermedikleri dünyayı. Ahmet tereyağından kıl çeker gibi almış intikamını. Hiç kimse ondan şüphelenmemiş. Tekrar dönmüş Şefika’sına. Ama filmlerdeki gibi değildir hiçbir şey. Anadan geçilir yardan geçilmez Ahmet için. Ama Şefika babasının ve ağabeyinin katiliyle bir yatakta yatmayı kaldıramaz. Yiğitler yiğidi Ahmet’i kendi silahıyla vurur. Ahmet’in canını ise başka hiçbir şey bu kadar yakamaz. Usulca çöker dizlerinin üzerine. Uyanamayacağı uykuya dalar. Şefika babasının ve ağabeyinin intikamını almıştır ama sırada sevgilisinin intikamı vardır. Kendi canına kıyarak alır sevgilisinin intikamını. Hikayemiz ise birkaç satır yazı ile anlatılmaktadır gazetelerin üçüncü sayfasında. Töre cinayetleri denilmektedir. Köyün Tarık Akan’ı ile Türkan Şoray’ı kavuşamamışlardır ama aşkları ölümsüz olmuştur.
( Hayattaki Filmler başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 21.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu