Eski Hikaye

Eski bir hikâye bu. Hatta insanlık tarihinden bile eski. Bilinenlerin dışında, zamanın karanlık sayfaları arasına gizlenmiş, unutulmuş bir hikâye. Kıtaların ayrılması ve meşhur dinozorlar zamanından. Ne öğretilmişti bize;  dinozor neslini meteorların bitirdiğini mi? Tam bir saçmalık. Ama en iyisi insanlara böyle öğretilmiş olmasıydı diye düşünüldü ve düşünülen uygulandı.
 
Biyolojiyle ilgimiz muhtemelen lise çağlarından kalmadır. Zorunlu dersti fen bilgisi içerisinde biyoloji. O da eğer sayısal bölümü tercih etmişsek. Bu kısıtlı biyoloji dersinde bile insan herhangi bir aileye dâhil edilemez. Şimdi biyolojiden bahsedip okuyucu sıkmak istemem. Ancak kısaca değinmek gerekirse insan memeli hayvanlar sınıfı altında bulunan plasentalı hayvanlar sınıfında yer alır. Çünkü bu gezegene ait olduğu düşünülen bir canlının bu sınıflandırmada bir yer bulması gereklidir. Peki, gerçekten insan bu gezegene ait bir canlı mıdır? Unutulmuş ya da gizlenen gerçekler ışığında bunu sorunun cevabına kısmen cevabını verebiliriz.
 
Dikkat ederseniz dünyadaki canlılar içerisinde dünya ile en uyumsuz canlı insandır. Bunun nedeni insanın bilince sahip olması değildir. İnsanın akla sahip olması hiç değildir. Bunun sebebi insanın bu gezegene ait olmayan bir canlı olmasıdır. Bizler bu gezegene sonradan dâhil olduk. Hatta bu gezegene dâhil olmak için bu gezegeni kendimize uygun hale getirdik. Şöyle ki biz insanlar dünyadan önce şimdiler kızıl gezegen olarak bildiğimiz ve üzerinde koloniler kurmayı düşlediğimiz Mars Gezegeninde yaşamaktaydık. Yanlış okumadınız, aslında hepimiz marslıyız ve maalesef kaynaklarını yok ederek terk etmek zorunda kaldığımız mars gezegenine çeviriyoruz dünya gezegenini de.
 
Dünya üzerinde bilim insanları tarafından tespit edilen beş temel insan ırkı vardır. Bunlar; Nordik, Dinarik, Alpin, Doğu Avrupa ve Akdeniz ırklarıdır. Bu beş ırk Mars Gezegenini yöneten beş zengin aileydi. Mars gezegeninden dünya gezegenine seyahati bu beş aile planladı. Dünya gezegenini kendilerine yaşanılır hale getiren tüm eylemleri de bu beş aile gerçekleştirdi. Bu büyük bir planlar silsilesiydi ve mars gezegeninin son kaynakları da bu planlar silsilesinde kullanıldı. Zavallı marslılar. Bu beş ailenin dışında kalan her marslı maalesef öldüler. Hem de en vahşi şekilde. Oysa bu beş aile son ana kadar marslılara dünya gezegeni hayalini satmışlardı yeni bir başlangıç diyerek. Tarih tekerrürden ibarettir diye boşuna dememişler. Aynı şeyler şimdi bu beş ailenin torunları tarafından tekrar hayata geçirilmek isteniyor. Sorun şu ki dünyaya gelen beş aile bu yaşananların tekrar yaşanmaması için ellerinden geleni yapmışlardı. Tüm teknolojilerinden vazgeçmişlerdi mesela. Unutmadan bu beş aile sadece bizim atalarımız. Bir aile daha var ve asıl mesele de orada başlıyor zaten.
 
Altıncı insan ırkı, yani altıncı aile yapılanlar karşısında vicdanlarına yenik düştüler. Diğer beş aile kadar acımasız olamadılar ve dünyaya iner inmez diğer beş aile tarafından dışlandılar. Ama savaşmak gibi bir niyetleri asla yoktu altı ailenin de ve sonsuza kadar sürecek bir antlaşma imzaladılar. Anlaşma şöyleydi altıncı aile hiçbir şekil de diğer beş aile ile bir araya gelmeyecekti. Öyle de oldu. Peki, nasıl oldu bu diyeceksiniz? Sizce dünya bize coğrafya derslerinde ya da coğrafya konulu belgesellerde anlatılan kadar küçük bir gezegen mi? Elbette değil. Altıncı ailenin yani altıncı ailenin yaşadığı bir kıta daha var. Günümüz teknolojisiyle bulmamız imkânsız bu kıtayı ve aileyi. Çünkü o zaman ki anlaşma ile teknoloji terk edilmeden önce bu kıta ve ailenin gizlenmesi için kullanıldı. Bu uzun bir hikâye ve bunu elbette ayrıca yazacağım.
 
Dünya gezegeninde kutupları oluşturan da, kıtaları ayıran da ve hatta dinozorları yok eden de biz insanlarız. Hepsi planlı işlerdi. Peki, madem bu kadar güçlü bir teknolojimiz vardı da marsı düzeltmek yerine kendimize yeni bir gezegen inşa etmek için uğraştık diye soracaksınız. Haklısınız da. Bu soruyu bende sordum defalarca. Bunu tek bir cevabı var; ahmaklık ve şımarıklık. Şimdiki zamanı düşünün lütfen. Milyarlarca dolar mars gezegenine ulaşmak ve orada koloni kurmak için harcanıyor. Hâlbuki bu paranın onda biriyle bile dünya daha yaşanılır bir hale getirilebilir. Ama tamamen insanın budalalığı ve ahmaklığıyla saçma hayallerin peşinde heba oluyor kaynaklar. O zaman da öyleydi. Bu kibir ve ahmaklık da insanın laneti belki de.
 
Yapılan araştırmalara göre insan nesli için en uygun yaşam alanı dünya gezegeniydi. Ama ıslah edilmesi gerekiyordu. Bunun içinse kaynağa ve güce ihtiyaç vardı. Kaynakları tükenmek üzere olan mars gezegeninde tüm insanlar büyük bir kampanya ile birleşip dünyaya yerleşme projesine odaklandılar. Elbette önce keşif gezileri düzenlendi. Bu gezilerin birçoğu felaketle sonuçlandı. Dünya insanlar için o zamanlar pek yaşanılır bir yer değildi. Kutupların oluşturulması için bombalar kullanıldı ve hatta dünyanın manyetik alanının oluşturulması için. Bu işlemler yapılırken dünyadaki canlı popülasyonlarını korumak gerekiyordu öyle de oldu. Ancak hesaplanamayan aksilikler de oldu elbette. Mesela bunlardan meşhur olanı dinozorlar meselesiydi. Kutupların ve dünyanın manyetik alanının oluşturulması ve kıtaların ayrılmasında kullanılan teknoloji yeryüzündeki kimi canlıların mutasyona uğramasına neden oldu. Bu sebeple mutasyona uğramış bu canlılar tüm dünyayı işgal ettiler. Biz bu canlılara şimdilerde dinozor diyoruz. Bu büyük bir krizdi o zamanlar. Mars’ta acil eylem planı uygulamaya konuldu ve şimdi bizim meteor olarak bildiğimiz büyük bir bomba ile iş halledildi. Ama sonuç yine hüsrandı. Çünkü bundan da tüm dünya etkilenmişti.
 
İşte bize anlatılmayarak gizlenen ve gizlenmesi dolayısıyla unutulmuş olan eski hikâye bu. Aslında anlatılması gereken çok şey var bu konuda. Zamanı geldiğinde de hepsini detaylı bir şekilde anlatacağım. Yani yazacağım. Ama bu ilk yazıya özel birkaç ilginç konudan bahsetmeden edemeyeceğim elbette. Bunlardan ilki ve en eğlenceli olanı biz insanlar marstan dünyaya gelirken yanımızda bazı misafirler de getirdik. Aslında bu yasaktı. Çünkü insanlık dünyada yeni bir başlangıç yapmayı planlıyordu.
 
Yeni bir yere taşındığınızı ve yeni bir hayat kurduğunuzu düşünün yanınızda ne götürürsünüz? Ya da soruyu şöyle sorayım; eski hayatınızda nelerden vazgeçemezsiniz? Elbette evcil hayvanınızdan vazgeçmeniz zor olacaktır. Özellikle yok olmak üzere olan bir gezegende ölüme ter edebilir miydiniz evcil hayvanınızı? Elbette atalarımız da evcil hayvanlarından vazgeçemediler ve dünyaya kendileriyle birlikte evcil hayvanlarını da getirdiler. Şimdilerde de çok popüler olan bu evcil hayvan neydi biliyor musunuz? Elbette bir mizah malzemesi olarak uzaylı olduklarından şüphelendiğimiz kediler. Evet, yanlış duymadınız. Kediler dünya gezegeninden değillerdir. İnsanlarla birlikte marstan gelmişlerdir. Köpekler ise tamamen bu gezegenin mahsulü canlılardır. Ama laboratuvar ortamında geliştirilmişlerdir. İnsan dünyada yaşamını kolaylaştırmak için bazı hayvanları geliştirmişler ve yeryüzüne yaymışlardır. Bu hayvanlar arasında; köpekleri, sığırları, domuzları, atları, koyun ve keçileri sayabiliriz. Elbette en çok üzerinde çalışılan ve en başarılı olan hayvanı saymayı unutmadım; tavuklar. Tavuklara özel bir parantez açmakta fayda görüyorum. Çünkü marstaki yaşamımızda da tavuk benzeri canlılar vardı. Tek farkları yumurtlamıyorlardı ve dört bacakları vardı.
 
Sanırım tüm bu yazdıklarım okuyucunun kafasını karıştırmıştır. Ancak gerçekler çoğu zaman saçma gelir insana. Bu yazdığım gerçekler de çoğu insana saçma gelmiştir diye düşünüyorum. İlk zamanlar bana da saçma geliyordu. Ancak sonra gerçeklere ulaştıkça bunların saçmalık değil birer gerçek olduğunu gördüm. Tüm bunları ben nasıl mı biliyorum? Bunun cevabını şimdi veremem ama ilerleyen zamanda diğer yazılarımda hepsinden bahsedeceğim. Hepinize sevgilerimi sunuyorum Sayın Marslılar. Kim bilir belki de ana vatanımıza tekrar döneriz, yani marsa.
 
 

( Eski Hikaye başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 9.02.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.